Film & dizi izlerken.

sevgilimle dertleşirken. bu aralar çok sık oluyor, malum, ölümler coğrafyasıyız.

durduk yere canım ağlamak istiyor diye ağlayabilirim. her an her yerde her durumda kısaca.

Asla bir baskasinin yaninda aglamam. Ağladığımi goren olmamistir. Onun disinda nerde gelirse artık.

animelerde olabiliyor. (bkz: ano hana)

özlediğimde

FİLM

içerken.

six feet under'in final bölümünün son 10 dakikasında.

sadece yalnızken. mümkünse geceleyin karanlıkta, yatmadan hemen önce. ağlarım, rahatlarım, deşarj olup mis gibi uyurum ve ağladığım gecelerin ertesi sabahı güne genelde çok güzel başlarım.

Hicbiri.

Vanttuday +1.

want2die+2.

Yalnızken, okuduğum kitapta, izlediğim filmde veya dinlediğim müzikte kendime ait bir şeyler bulunca.

sinirlendiğimde.

10 kere ağladıysam 9'u uyumadan öncedir. yapayalnız olsam bile, "şimdi uyuyacağım" diye yatağa yollanmadan önce kafam bir şekilde meşgul olduğu için ağlatacak konuya tam olarak odaklanamıyorum. o yatağa giriş, "gün bitti, uyuyacağız" düşüncesinin zihne hücum edişi... benim kayış genelde o anda kopuyor.

Uyumadan önce ve uyandıktan sonra hiç ağlamadım. İçerken de hiç ağlamadım.

Beni üzen bir konuyu konuşurken / düşünürken ağladığım olur. Yer ve zaman farketmiyor yemek yerken de ağladım, telefonda biriyle konuşurken de ağladım, evde iş yaparken de ağladım.
Bir de nikah kıyılma anı, 9 eylül gibi milli bayramların bir kaçında duygulanıp ağlamaklı olmuşluğum gözyaşımı tutamamışlığım var.

En son ağlamam ağustos başındaydı ve inanılmazdı. İlk kez neredeyse avazım çıktığı kadar bağıra bağıra ağladım. Arkasından da koruma kalkanlarımı kaldırdım artık kimsenin beni üzmesine izin vermeyeceğim.

ağlamak var ağlamak var.
hıçkırarak ağlamak var, boğazın daralırcasına nefes alamıyormuşcasına, sadece gözlerin dolması ve ağlamamak için kendini tutmak için çabalamak var. sessizce ağlamak var aynı odada uyuyan arkadaşınız duyamacağı derece sesssiz ki bunda da iyiyimdir. ağlarken çalan telefona hiçbirşey yokmuş gibi cevap verebilmek var ki en iyi yaptığım şeydir.

kendimle iken, çoğu zaman gecenin ilerleyen saatlerinde 4 gibi fln hıçkırarak.
bazen eski sevgilimin bende bıraktığı izler canımı acıtınca, damların akması şeklinde.

bazen bir şarkıda, bazen karşımda oturmuş birbirine sahip çıkan seven tanıdığım iki insanı görünce dolan gözler.

alkol alınca ağlamam. sigara içince ağlarım. uyanınca ise hiç ağlamadım. bir arkadaşımla dertleşirken bir kere fln gözüm dolmuştur sadece.

Hicbiri.


Edit: Simdi farkettim, eski bir duyuruymus ve zamaninda da ayni cevabi vermisim, o zaman da gamsizmisim:)

şimdi düşününce, istisnasız olarak tek başımayken.
bir otel odası ya da evin bir odası.
bazen gece arabayla giderken.

en son ne zaman ağladım hatırlamıyorum +1

ağlamışsam da gizli gizli evde ağlamışımdır.

Yine tek başınıza 4 günlük Yunanistan. Sizin şimdi pasaportunuz vardır zaten. Belki schengen bile vardır, yoksa bi ona para verirsiniz. Otobüsle gidersiniz oraya, otobüse para verirsiniz. Uçaktan her türlü ucuza gelir.

Yunanistan'da 4 gun sikilmaz mi insan? Atina'da bir halt yok diyor hangi arkadasim gittiyse.

ben parasızlıktan ailemin yanına gideceğim ama para olsaydı yurtiçinde denize girebileceğim yerlere giderdim akdeniz taraflarında. daha tarihlerde denize girilebilir bence.

bu sene bayram çok güzel bir zamana denk geliyor dolayısıyla güneylere, görece sakin, herhangi bi yere gidebilirsin. ben olsam datça, selimiye, karaburun gibi yerleri düşünürdüm.

PARAM OLSA fırsat buldukça çıkıp çıkıp vize istemeyen yakın ülkelere giderdim, başta rusya'ya. görmeyi istediğim çok yer var. moskova, petersburg, krasnoyarsk, yekaterinburg, omsk... zaten gidip bir hafta kalabileceğin şehirler değil. 4 günlük tatilde gider 3 gün takılır, gezerdim. kafa dağıtırdım. ne bileyim kazakistan olurdu, bosna hersek olurdu.

şu an için ya annemin ve anneannemin yanına gidiyorum tatillerde ya da evde oturuyorum öyle.

Fazla sakin yerlerde sikilirim. Hele 4 gun daha bir sikilirim.

Zaten Moskova'ya gidecektim normalde, ama biletler cok yukseldi. Kazik yiyecegim gidersem biraz.

Arkadaslarla araba kiralayip gezmeyi dusunuyoruz deniz kum gunes seklinde.
Ama evde fosur fosur uyuyabilirim, anane eli opup harçlık toplayabilirim. Karar vermedim.

Peki bekar, ozgur, coluk-cocuksuz adam ne yapsin? :)

Bunu sen mi söylüyorsun? Nicke bak. :)

Evet ucak biletleri cok pahali. En mantiklisi vizesi olan icin Yunanistan ya da Bulgaristan. 250 lira vize arti 150 lira gidis donus Selanik desen emin ol Akdeniz tatilinden daha ekonomik olur.

@grgn :))

Savastan kactiklarini, kendilerine karsi nefret dolu olan bir yerde istese de istemese de yasamaya calistiklarini, ahir gibi evlerde ya da dukkanlarda hatta cadirlarda yasadiklarini, komik paralara essek gibi calistiklarini, bazilarinin bilinmeyen bir sekilde ortadan kaybolduklarini, kendileriyle ilgili yapilan tek seyin "yaa her taraf suriyeli kayniyo yaaa" demek oldugunu dusunuyorum.

Göçmen değil onlar. Ben sana yakıştırdım böyle düşünmeyi. Nerede yaşadığın az çok belli oluyor. Türkiye o mülteci suriyelilerden aman aman kültürlü mu zannediyorsun sen?

Dar pantolon, dekolte bilmem ne bakmayan insan var mı? Kultursuzluk ile bu bence aynı şey değil. Taşkınlık yapmak falan demiyorum.


Soruya cevap, üzülüyorum. Bu ülkede insan gibi yaşamaya gelen insanlar umduklarini bulamıyor, senin iddia ettiğin gibi kültür farkını hissedemeyen, can güvenliği olmadığını gören, yaşanılasi bir ülke olmadığını gören zaten avrupada insan gibi yaşamak için gidiyor.

Burada kalanlar da büyük yeni türkiyenin bok yemesi sonucu maalesef bu durumdalar. Kendi insanları ölüyorken acken sen kime bakacaksin zaten. Neyse özetle üzülüyorum.

Sen bir insanı aç yaşamaya mahkum edersen bir yere kadar dayanır sonra hırsızlık yapar gasp eder ne yapsın açlıktan ölsün mu. Yoksa iki memeşine bakıldı diye kendilerine evcil hayvan kadar değer vermeyen insanlardan belki iyilik görürüz diye beklesinler mi?

Umuyorum kimse evinden ölme tehlikesi yüzünden kaçmak durumunda kalmaz. Kimse keyfinelden gelmedi bunu unutmayın. Malesef komşuları büyük Türkiye.

suriyeli göçmenler hakkında yazılanları, söylenenleri duyup görünce, dünyanın her yerindeki farklı göçmen ve azınlıklar için, yerel orta sınıf tarafından aynı söylemlerin üretildiğine şaşırarak "faşizm ne kadar tutarlı bi şey" diyorum. düşüncem bu.

Adam göremeyeceği dekolteyi görüyomuş bakıyormuş burdaki her gün görüyo da sanki bakmıyo yine. Abazanın Irkı olmaz kardeşim geçin onu. Arada kalmış bir ırkçısınız bence.

Ek olarak Bkz. Mülteci

@mcfly doğru söylüyorsun bende farkındayım.

Bizleri aşagi çekerken , aynı zamanda daha yukariya çikmamız için zorluyorlar. Hayirlisi...
En çok kalmalarini isteyenler kim biliyor musunuz?
Esnaf kesimi.
Çıkarsız, bir şeyleri sevmeyi öğrenmek lazım ya neyse.

kültür farkından dolayı ırk ayrımı yapmak? seninle isviçreli arasında da dağlar kadar kültür farkı var ona bakarsan :)

neyse, zamanında hükümetin uyguladığı yanlış politikalar sonucu sorun oldular tabii. fakat bu sorunun muhatabı suriyeliler değil dönemin hükümetidir. sayı olarak aşırı fazla olmalarının dışında sen entegrasyon probleminden de bahsediyorsun. bunu sağlamak da ülkeyi yönetenlerin görevi. her önüne geleni alır, hiçbir plan, program, denetim olmadan şehirlere yollarsan tabii ki sorun olur. ancak bu sorun, tüm suriyelileri genelleyerek konuşmamıza sebep olmamalı. hatta tanıdığım birisi evini zamanında iki türk kızına kiralamıştı, evin içine ettiler, komşulardan her dakika şikayet geliyordu, kirayı geciktirip durdular. onlar çıktıktan sonra son 5-6 aydır suriyeliler oturuyor evde, en ufak bir sıkıntı yok. diğer yandan para vermedi diye adam bıçaklayan suriyeli de var, tamamen işine gücüne odaklanmış, bulunduğu yeni çevreye uyum sağlamaya çalışan suriyeli de. suriyeli yerine türk de koyabilirsin, kürt de, fark etmez.

en başta hükümet suçlu. suriyeliler veya afganlar bir fabrikada, "beyler avrupa'ya dağılıp sokaklara sıçıyoruz, çocukları dilendiriyoruz!" talimatıyla üretilen insanlar değil neticede. bugün bu insanlar sokakları birbirine katıp kontrolsüz bir şekilde her yere dağılıyorsa, bunun sorumlusu kaç göçmeni hangi koşullarda ağırlayabileceğini düşünmeden kendi çıkarları adına ülkeyi bok çukuruna atmaktan çekinmeyen devlettir. muhatap alabileceği tek bir yetkili dahi yokken suriyeli göçmenler de kendileri "hadi biz konteynır alalım, orda suriyeliler olarak yaşayalım" demez.

yine de bu suriyelilerin düzeni bozduğu gerçeğini değiştirmiyor. sadece türkiye'de değil avrupa'da da çok ciddi bir göçmen krizi mevcut şu an. suriyeliler, diğer ülkelerin vatandaşlarına göre "öncelikli" sayılıyor savaştan kaçtıkları için ama nasıl savaştan kaçmaksa bu, herifler norveç'e kadar gidiyor. merak ediyorum, suriye'de savaşan bir tane adam kalmadı mı? ne oldu yani, komple ülke olarak mı göçüyor bu insanlar?

biz kendimize bile yetemiyoruz daha. uluslararası anlaşmalarda "şu durumda şu kadar mülteci barındırmak zorundadır" gibi maddeler olsa gerek... buna uygun olarak, imkanlarımız müsaade ettiği ölçüde almalıyız tabii. savaştan kaçan insana "git orada öl" denmez. AMA "hoşgeldiniz" derken de ölçülü olmak lazım. kontrol edilebilecek, toplum düzenini bozmayacak sayıda ve hepsinden önemlisi insan gibi yaşatabileceğimiz, topluma entegrasyonunu ya da toplumdan izolasyonunu sağlayabileceğimiz kadar mülteci almamız gerekir.

özetle, ben sadece x veya y olduğu için insanların "kötü" olacağına inanmıyorum ve mantık çerçevesinde belli oranda mülteci alınmasını destekliyorum ama şu durumda suriyelilerden ve getirdiklerinden nefret etmemek de pek mümkün görünmüyor. dediğim gibi, şu an sokakta kalan insanların bazıları belki çok saygın, çok şahane kimselerdir ama ben "suriyeliler çok kötüdür" diyemeyeceğim gibi, "suriyeliler çok iyidir" de diyemem. şu an gördüğümüz şey ne? sokaklara sıçan, toplumun olmayan huzurunu daha da bozan, tavşan gibi zkişip üreyen ve sayıları kontrol edilemeyen ciddi bir topluluk. eh suçlusu hükümet tamam ama ben bu durumda suriyelilere de kızarım, kimse kusura bakmasın.

kültür olarak aramızda öyle çok büyük farklar yok bu arada, şu an için. iki ülkenin de büyük bölümü kültürsüz çomarlardan oluşuyor.

sınıra yakın bölgelerde kamplarda ağırlanıp, savaş bitince geri gönderilmeleri gerektiğini düşünüyorum. tabii bunun için çok geç. çok aptalca bir hata ile ülkeye ellerini kollarını sallayıp girmelerine izin verildi. şu an takip edilemiyorlar. "kim geldi? ne için geldi? ne yapıyor? ne yapacak?" soruları cevapsız. pimi çekip bıraktılar ülkeye ne zaman patlar bakalım.

taciz, hırsızlık, gasp, kapkaç, adam öldürme ve diğer taraftan para ödemeden, karın tokluğuna, insanlık dışı şartlarda çalıştırılma vs. gibi şeyler o göçmenlerin sonu gelip, onlar önümüzdeki 5-10 yıl içinde iyice aramızda kaynayana kadar devam edecek. daha sonra azalacak. asla onlar gelmeden önceki seviyeye inmeyecek ama azalacak.

ingiliz hükümeti nijeryalı kaçak göçmenler hakkında ne hissediyorsa ben de suriyeliler için çoçuk, yaşlı, genç vs aynı şeyi hissediyorum; çözülmesi gereken büyük bir sorun. onun dışında kendilerine karşı herhangi bir sempati beslemiyorum, zira iş hayatımın büyük bir çoğunluğunu avrupa'da geçirmiş ve halen de batı avrupa'da beyaz yakalı olarak çalışan biri olarak avrupa hükümetlerinin yasal koşullarda bana ne kadar toleransları varsa türk hükümetinin bu göçmenlere karşı x3 toleransları olduğunun farkındayım. çözümün onlara acıyıp varlıklarına tolerans göstermekten çok daha büyük ve köklü sistemlerden geçtiğine inanıyorum. ama "dinimiz amin islam" politikalarıyla gelinen sonuç ortada.

giderek çirkinleşiyorlar bunu diyebilirim. Geleceğin karanlık adamları. dekolteye, pantalona baktıkları için değil ama yaptıkları/yapacakları suçlar için nefret ediyorum

Bence Avrupalilar da Turkiye'den guden gocmenler icin ayni seyleri dusunuyor.

göçmenleri bilmem de türk milletinin bakış açısını, evlilik programında ikisi de birbirinden tuhaf olduğu halde birbirini beğenmeyip aşağılayan insanlara benzetiyorum

hatırladığım kadarıyla kütüphanede bir belge imzalatıp öğrenci işlerine götürmüştüm ve diplomanın arkasına kendi isteğimle okulu bıraktığıma dair bir ibare damgalamışlardı. detayları tam hatırlamıyorum ama aynı gün halloldu.

Servis, yurt, kütüphane, bölüm başkanı, dekan hepsine imza attırıp en sonunda öğrenci işlerine geri dönüp lise diplomamı almıştım. Tam bir gün sürer tabi herkes okuldaysa (bölüm başkanı ve dekanın bir şeysi)

ben bölüm değiştireceğim için sildirmiştim, sadece kütüphaneye ve dekanlığa gittim. ne yaptım ne ettim tam hatırlamıyorum ama işte kütüphanede bi' şey imzalıyosun, dekanlıkta bi şey imzalıyosun, öğrenci işlerine gidiyosun vs. ben sorduğumda da şanslıysan bir günde biter demişlerdi, bir saat içinde halledip çıktım ki yarım saat dekanı beklemekle geçmişti. ben de okula pek uğramamıştım, belki o yüzden her yere göndermediler jsfkl

Arkadaşsızlıkla internette popüler olmanın, takipçi fazlalığının ne alakası var allah aşkına. Bence çevreni değiştirmeye çalış eğer bulunduğun ortamda arkadaş edinemiyorsan.

cep telefonuyla başladı herşey. orta okuldayken arkadaşları arasında en son telefon sahibi olan bendim. o zamanlar telefonu olmayan eziliyordu, şimdi akıllı telefonu olmayan eziliyor diyeceğim de olmayan kalmadı heralde benden başka.

telefondan sonra internetle aldı başını gitti işte. kültürel evrimimizde çok kötü bir dönüm noktası bu. çocuklar için internette var olmak gerçek hayatta var olmaktan daha önemli. çoğunluğu büyüyünce saçmalığı fark ediyor, bi kısmı da internet bağımlısı olarak, takipçi kasarak yaşayıp gidiyor.

sürüden ayrı duranı sevmiyor insanlar, ya sürüye uyacaksın ya da sonucuna katlanacaksın. bir de o gördüklerinin çoğu gerçek değil, bize de ekmek çıkar belki diye beğeniyor ediyor insanlar genelde. o popüler olarak nitelendirdiğin kişilerin de çok arkadaşı olduğunu sanmıyorum ben açıkçası.

İnternetten arkadaş edinilmiyor ki, instagramdan, twitterdan vs. çok kişiyle tanıştım ama hepsinin amacı ya sevgili olmak ya da tek gecelik ilişki, hiçbir kızla tanışmayı beceremedim belki o da benim ayıbımdır. Erkekler için istersen dene, kafan çok uysun biriyle dehşet geyik yap falan sonra bu aralar çok kilo aldım vermem lazım 80 e çıktım de bak bi daha msj atıyor mu :D . Sevgililer bile kalıcı değil daha harcanabilir ilişkiler kuruluyor internetten.

Ama diyorsan ki benim canım sıkılıyor amacım sevgili bulmak o zaman biraz fotoğraflara etiket falan ekle, evde oturma gez hep checkin yap vs.

popüler oldugun icin arkadasin olacaksa, olmasin. benim mottom bu.

mesela ortak film zevkinden surdan burdan bir sürü insanla tanisip bir sürü arkadas ediniliyor. ben bu araclari kullanmiyorum, arkadasim olmayacak mi diye bir sey yok. sen ben ve bu kafadakiler baska sekilde tanisiyor, bulusuyor, muhabbet ediyor.

arkadasinin olmamasi ya da secemiyor olman senin sorunun. bu tiplerin giderek artip bunun norm olarak kabul edilmesi ise dünyanin sorunu.

aile kavraminin, sevgi saygi iliski su bu, yozlasmasina az kaldi, türkiyede birkac nesil sonra geleneksel birlikte vakit geciren, paylasan, kollayan aile kavrami yok olacak. demedi demeyin.

wiillii sosyal sorumlulugunu bugün icin de tamamladi.

Kusura bakma editi:

başlığa bakarak yorum yapmışım anlaşılan. Aynı şeyi bende yaşadım ve yaşıyorum.

anti-sosyalmedya biri olarak ne facebook ne de twitter'ı ismim ile kullanıyorum. aslen facebook hesabım var ama yaklaşık 6 sene önce arkadaşlarımın dışarda olduklarından farklı veya olmadıkları biriymiş gibi, farklı biriymiş gibi davrandıklarını fark ettiğimde midem yavaş yavaş bulanmaya başladı ve sonunda bıraktım. hem insanın kendini kötü hissetmesine yol açıyordu hem de bu kadar da olmaz deyip arkadaşlarımla sebepsiz küsmelere yol açıyordu. ve açtı da şu an o eski, yıllarca beraber olduğum arkadaşlarımdan hiç biri ile bir iletişimim yok.

Sonuç olarak 2009 dan beri facebook kullanmıyorum ve twitter'ım da anonim bir hesap, tanıdığım kimse yok.

Şu an kendimi o zamanlara göre daha iyi hissediyorum. salak saçma güncellemeleri görmektense yalnız olurum daha iyi ve hiç bir pişmanlığım yok bu konuda. başkalarının hesabında gördüğüm, yalancı ağızla söylenen "selam kardeşim", "sizi çok seviyorum" laflarını görmek bile benim midemi bulandırıyor.

ekaterina'yı tiklememişsin ama bence çok haklı. "arkadaşım yok, popüler olmadığım için arkadaş edinemiyorum" şeklinde bir düşüncen varsa, bunu doğuran sebepleri bulup ortadan kaldırman şart. öyle bir dünya yok. bir de ne istediğin önemli... herkesin tanıdığı, "favladığı", konuşmak için can atacağı tanınan biri olmak mı amacın; yoksa oturup iki çift sohbet edebileceğin, dışarı çıkmak istediğinde sana katılmak isteyebilecek birilerini bulmak mı? eğer ilkiyse, evet "fenomen" dediğimiz dangalaklardan olman gerekiyor. yok ikincisiyse, bu kolay bir şey değil "arkadaşım yok" diyen biri için ama daha fazla insan tanıyıp sosyalleşerek oluyor o da.

adetim olduğu üzere kendimden örnek vereyim. kendimi kesinlikle fenomen olarak falan görmüyorum ama sözlük ve duyuruda takılan çok fazla kişi, habire yazdığım için hakkımda bir çok şeyi biliyor. ne bileyim borç istesem güvenip verecek, buluşalım dediğimde "böbrek paket mi olsun" diye sormayacak insanlar var. buna karşılık, bugün dışarı çıkalım desem gelecek bir tane arkadaşım yok sanırım. toplamda iki yakın arakdaşım var, biri yurtdışında zaten jsfhsjk. kaldı ki bu fenomen dediğin tipler de sanal dışında çoğunlukla leş. ben bir tane adam görmedim ki sanatıyla, zekasıyla, yaptığı işle "fenomen" olmuş olsun. twitter'da, facebook'ta aforizma kasan adamın fenomenliğinden ne olur.

neyse. kafa yapını değiştir bence, böyle çok üzülürsün. ne yazık ki onaylanma ve pohpohlanma ihtiyacının feci şekilde arttığı boktan bir çağda yaşıyoruz. bundan kurtulabilirsek daha mutlu oluruz bence.

selam gunumuzde deger algilari farkli olarak degerlendirildigi icin "populerlik" basliginin tam bir tanimi yok. yani var aslinda, bizim bildigimiz populerlik sanatci, muzisyen, artist vs.

periscope'u ozellikle ilk ciktigi zamandan beri kullaniyorum mesela millet en cok kalp ve seyirci onlarda olunca kendilerini unl saniyorlar.

kafamda soru isareti var simdi :D biz o kadar sanatciyla, sporcu, artistle gorusuyoruz. biz o zaman baska yerlerdeyiz :))

milletin derdi bu ulkede "ilgi" gormek olmus. aslinda ne kadar da uzucu. birbirine deger vermeyen toplumda boyle seylerin olmasi normal. facebook'da paylastigim fotonun like almasi veya almamasi zerre umrumda degil zaten asabim bozulmasin diye bakmiyorum. iste bu yuzden insanlar birbirlerini asagiladigi icin degerler degisti.

gercek hayatin keyfine bak kardes, facebook'u ve diger aglari amerikan hukumeti kapatsa bak nasil depresyona girecek millet :)) o yuzden gercek hayatta deger verin, sanalda degil.

Bendeki düşünce de tam tersi. Bir insan popüler ise, yığınla kalitesiz sanal arkadaşı/takipçisi varsa, her saniye check-in yapıp, apır sapır sözler, fotoğraflar paylaşıyorsa g.tüm g.tüm kaçıyorum o kişiden. Bana çok içi boş işlerle ilgilenen düşük zekalı insanlar gibi görünüyorlar çünkü. Kim bilir öyle değillerdir belki ama bende bıraktıkları izlenim bu.

Neyse ki hayatımdaki mevcut kişiler sosyal ağlara marazi derecede düşkün olmayan ve elit bir profil çizen olgun kişilerden oluşuyor. Ufak ve kaliteli çevre her zaman tercihimdir.

cevapları okumadım
popüler olmak doğuştan gelen bir yetenek genelde ilk dış görünüş sonra konuşman esprilerin hareketlerin buna sebep oluyor.
Popüler değilsen hep öyle kalacaksın üzülme dünyanın %95 i popüler değil.

arkadaş edinmenin popülerlikle alakası yok, güzel dostlar edinebilirsin sadece doğru kişilerle karşılaşmamışsındır.

Güzel olmasalardı o kadar popüler olmazlardı merak etme. Memesini açmadan da popüler olanlar var. Olayları tamamen güzellikle alakalı. Reel hayatta olduğu gibi.

gece aniden uyanip saate baktiginda, alarmin calmasina daha 3-4 saat oldugu gorup yeniden uyumak. iste o bir iki saniyelik zevk paha bicilemez

en saf, en temiz mutluluğu uykusuzluktan geberirken uyuduğumda yaşıyorum ben.

orgazm üstüne gelen çişe gidip hem kaka yapıp hem çişi yapmak aynı anda da osurmak. bence.

hepsi birbirinden güzel ya karar veremedim :s

su içmek, işemek, sinek ısırığının ortasına tırnakla bastırmak.

sekis yapmak :))

öpüşmek aklına gelmiyor da bunlar mı geliyor cidden? orgazm dışındakiler yani... ilginç.

benim ekleyebileceklerim: tam olarak kaşınan noktanın kaşınması, gıdıklanmak

Dassaklarimin afedersin avuclanmasindan cok keyif alirim. Bayanlara selam ederim.

zar zor sıkışarak eve gelip koşa koşa tuvalate gidip çatır çatır sıçmak.

işemeli sıçmalı orgazm olsa gerek, ne pis adamlarmışsınız lan!

iyi bir masaj

Rimming. Bunu ikinci bir kadının oral seksiyle pekiştirmek.

bebeğini emzirmek, doğum yapmak, yorgunluk sonrası uykuya dalış anı, adrenalın salgıladığım heyecanlı durumlar, yorgunluk kahvesinin ilk yudumu...

kesinlikle cinsel aktivite. spesifik olarak da hükmedilmek, itaat etmek, edilgen taraf olmak baya zevkli bence :)

Uyumak.

Kırbaçlanmak. (bu cevap kendini imha edebilir)

bölgesine göre değişiyor olabilir ama ben gayet memnunum.
20 megabit, 50 GB kotalı internetim var ve gerçekten de söylediği hızda genelde,
Beşiktaş'ta oturuyorum, buralardaysan bence direkt bunu al,
Kablosuz modemi çok dandik, mecburen onu almak zorundasın, ben aynı odada olduğum için sorun yok ama diğer odada cepten zor çekiyor,

Asıl diyeceğim şu ki almaya karar verisen taahhüt yapmış ama şimdi devretmeye çalışanlar var, onlardan birinden al, hem ucuza gelsin, hem taahhütün kısa olsun vs. (forumlarda vs. oluyor ilanlar)

şu an evinde ikamet ettiğim arkadaşım uydunet kullanıyor. misafir olarak geldiğim dönemde hiç sorun yaşamadığım gibi, kendisinin de problem yaşadığını duymadım. ben yerleşeli de yaklaşık bir hafta oldu, kesilme falan yaşamadım. taş gibi. gayet memnunum şimdilik.

Bölgeye göre değişmekle birlikte ben uzun bir süredir sorun yaşamadım. Fakat sorun yaşadığım dönemlerde -ki hiç de kısa bir süre değildi- pek bir şey yap(a)mamışlardı.

ben 1 yıldır kullanıyom

2 sene kullandım çok memnun kaldım, ligtv kampanyası yüzünden superonline fiber'e geçtim. uydunet'in hizmet kalitesi daha iyi. sabah arıza olunca öğlen geliyorlardı. superonline berbat o konuda. telefonda da ilgileniyorlar evet

ben 8-9 aydır kullanıyorum. ilk kullanmaya başladığım dönem neredeyse dakikada bir kesiliyordu. haftada bir mutlaka teknik servis çağırıyordum ki teknik servisleri geldik deyip gelmeyebiliyor bile. modemleri rezalet, iki modemi birbirine bağlayarak kullanıyorum. şu anda çok bir sorunum kaldı denemez ama bu kadar uğraşa değer miydi? bence değmezdi.

5 sene oldu heralde. sıkıntı yok.

modeminde bi sıkıntı yok. fakat teknik elemanları ne modem ne de kablo sistemi hakkında bilgi sahibi olmadıkları için son kullanıcının sorunlarını çözemiyorlar.

sorunları kendi çözebilmen gerekiyor.

çözünce de zaten hem ucuz hem sorunsuz internet kullanmış oluyorsun.

25 mbit 50 gb akk uydunet kullanıyorum, memnunum. Ama denildiği gibi modem berbat, oda kapısının dışında çekmiyor. Diğer odaya access point/repeater aldım, onunla dağıtıyorum.

sorun olunca (sadece bir kere oldu) telefonla aradık. 10dk içinde gelip düzeltip gittiler. Mersin

it gibi çalışıyorum afedersin

geçen haftadan kalan 80 e-mail'i temizlemeye çalışıyorum. şu anda, tam 40 kaldı.

doğuz bin doğuz yüz doksan yedi doğuz bin doğuzyüz doğsan segiz

şu anda yan ekranda bir rapor çalışıyor, sonra onu alıcam, yaklaşık 30-45dk bir yoğurucam ve mail olarak göndericem. saat 15:00 olmuş zaten, raporu tamamlasam 15:30-16:00 gibi, sonrasında 1 saatim kalıyor. sonra da biraz doküman hazırlarım, ondan sonra eve...

çok yoğun ama beynim uyuştu sanırım. otomatiğe bağladım ama garip bi mutluluk var. tırsıyorum

bombok

sabah hastaneye gittim. az önce eve geldim kahvaltı yaptım şimdi de dizi izlicem.

Okulun sacma sapan otomasyon sistemiyle bogustum ders secimleri icin. Neyse ki hallettim. Simdi bi mayisiklik coktu. Değişik yemek tarifleri denemek var aklimda bugun. Gunlerdir gripten yemek yiyemeyince gozum dondu akdhhahd

günlük rutinim;
sabah toplantı.
müşteri ziyaretleri.
teklif hazırla.
finansa yanlış çıkan faturaları yolla.
iptal edilecek devreleri ilet.
yeni devrelerin tesisi için hazırlık yap.
bol bol telefon görüşmesi, şikayet dinle.
tüm maillere dönüş yap.

ve daha yazamadığım birçok saçma salak iş.

sıkıldım amk. baydı yeter artık.

tatilden döndüm monitöre tükürüyorum belli aralıklarla.

sabah gecen haftadan kalan 1-2 saatlik isi bitirdim gerisi cay, kahve, sigara, pes, makaratukara.

İngiltere: Hayır
İspanya: Evet

Not: İngiltere Evet (Mou için)

başkanların veya oyuncuların hakemlere sallamadığı bir lig yok. hepsinde sallanıyor. sadece google'a "chairman slams referee" yazarsan bissürü haber görürsün.

Ben de dün gorup dort bölüm izledim. Bana gore değil.

ben de yeni bölümleri yayınlanıyor sandım heyecan yaptım.

bunu sevdiysen how not to live your life dizisini de izle. onu da seversin kesin.

ilk bölümü çokzeldir. gerisi de öyle gerçi. kısacık sürmesi fena bi.

izlediğim en güzel dizilerden biriydi. simon pegg'in olduğu bölümü daha dün akşam izledim tekrar. yani bölüm derken, youtube'da bölümden alınmalık 10 dakikalık bi şey. zaten komedi dizisi olduğu için spoiler mpoiler pek tadını kaçırmıyo, tavsiye ederim. ingilizce yalnız altyazı yok,

www.youtube.com

adam toplasan 20-25 dakika oynamıştır ama benim için dizinin en efsanevi karakteri. hiçbi şey yapmayıp sadece konuşsa bile o mimik ve ses tonuyla kahkaha attırır.

Bernard Blackizm felsefem oldu o diziden sonra izlemek ne demek...

burda kisa komedi soranlara verilen ilk ya da ikinci tavsiyedir genelde.

adamı sigara-şarap bağımlısı yapar, ben arada sırf bu diziyi izlemek için şarap alıyorum ki izlerken keyifli keyifli içeyim

çok oluyor izleyeli, ben severim.

gülme efekti çok sinir bozucu açıkçası bu klasmanda spaced çok daha iyiydi

@feykalade
Black Books stüdyoda seyirci önünde canlı çekiliyordu, efekt değil yani. Tabi yine de olmaması daha iyi olur muydu tartışılabilir. Ben sonradan eklenmediğini belirteyim dedim.

sevgilin varken başka biriyle birlikte olmak = aldatmak.

psikoloğa görün

hiç de masumane olmuyor. gayet de aldatma sayılır. ayrıca birlikte olduklarım çetelesi tutmak, bunu skor olarak görmek ve hatta eşitlemeye çalışmak için çaba sarfetmek oldukça iğrenç bir düşünce.

sayilmaz. hatta erkek skor olarak onde olmalidir. bu isin raconu budur.

oha!

ciddiysen allah sana akıl fikir, eşin olacak talihsize sabır versin.

erkek skor olarak önde olmalı
hımm erkek skor olarak önde olacak kadınlar hep geride kalacaksa erkekler kiminle yatacak?
a) seks işçileriyle ocağınıza incir ağacı mı dikeceksiniz? yapmayın beyler
b) birbirleriyle?
hıım susuyorum.

ahah başka bir başlığa bunu düşünerek "egonu tatmin etmeden evlenme" yazdım az önce. Eğer böyle düşünüp kafaya takıyorsan evlenme, 4 kişiyle birlikte ol, sonra yeni birini bul.

tabii ki aldatmak.

edit: benim kafaya taktığım şey şu, illa sikiş sokuş değil, kadınlar en güzel oldukları 20-30 yaş dönemlerinde "beğeniliyorlar" ve tatmin oluyorlar, egodan bahsediyorum. Erkekler genelde daha olgun 25+ hatta 30 üstü olduğunda oluyor bu. O zaman da genelde evli oluyorlar. Evlenince aldatan erkeklerin en büyük olayı bu bence, önce egonu pipini artık neyse tatmin edeceksin sonrası evlilik...

Skor falan diye dusunen kafa yoran biri evlenmesin zaten. Yahu millet nasil aile kuruyor anlamiyorum ki.

1.evlilik bir yarışma olmadığından, yarışa eşit başlamak gibi durum gereksiz.
2. birlikte olunan kişiler skor değildir.
3. sevgiliniz varken mazaret, bahane ya da gerekçe ne olursa olsun başka birileriyle beraber olmak aldatmaktır.
4. mümkünse siz evlenmeyin.

7 dedigine inanma, 50 vardir.

(50 normal bir sayi oldugunu insanlar onaylayacaktir)

Skor esitleme imkanin varsa yap sende.

Kardeşim böyle düşüneceksen evlenme. Bu ne böyle ya.

nasıl insanlar var lan dünyada.

Erkek olarak cevabım eşitlemen veya daha fazla skor yapman lazım yönünde. Ezik kalma kızın yanında.

eşitleyebilirsin daha evlenmemişiniz. ama o 7 değildir 10-11 e eşitle sen.

doğru rakam veren kız görmedim daha ben.

7 resmi açıklanan rakam mı asdafsfdgdh.
Ezik kalma 12-13 felan yap

matematik bu degil

aldatmayı geçtim gerizekalılık sayılır. evlenmesin bu kafadakiler.

yaş kaç senin ne bu böyle ergen gibi, evleneceğim dedin kadın bu bikere, ayrıca senden öncesi seni ilgilendirmez diye düşünüyorum, önemli olan seninleyken yaptıklarıdır

kenetlenirsen skora denge getirirsin. şimdi onlar düşünür. bu kadar da olmaz dedirtir.

yuh la. onun 7 sevgilisi olmuş benim 3 hesapları değişik kafalar posta hesabına kadar gider. mantıklı değil bu düşünce.

dayanamadım tekrar yazıyorum.

o 7 ahahahah hadi 7hahahaa diyelimki sadece 7hahah kişi ile beraber olmuş olsun. ki 50 gerçekten normal bir sayı bir kız için. sor biraz yakınlarına ne bileyim. neyse 7hahah kişi ile beraber oldu ya..

ya hepsi uzun süreli ilişki ise? sorsan
biri ilişki sayılmazdı zaten.
diğeri kısa sürdü.
öbürü sevgili olduk bir defa görüştük uzak mesafe idi sonra arayıp sormadı
bir tanesi uzun sürdü işte o da askere gitti çok değişti.
diğeri ilki idi o yüzden uzun sürdü.
belki bir de taciz, tecavüz serpilir araya. oldu bitti..

sen 3 kişi ama 1 tanesi ile 1 kez.. diğeri ile 3-5 kez seviştin muhtemel. şimdiki ile de 50-100 belki..

o hadi 7hahah doğru olsun.

7x100 defa=700 defa başkası ile.. sen 4 defa başkası ile..

toplam
o=800 defa
sen=104 defa

skor böyle eşitle

781263781278 tane kupon yapıyorlar,

bir tanesi tutunca da fotoğrafını paylaşıyorlar.

4 tane maç buluyorlar ve bu 4 maçın tüm sonuçlarına 50 liralık kupon yapıp iptal ediyorlar. zaten coğu ya iddaa bayii ya da bir bayiye cok yakın biri.
zaten dikkat edersen tüm kuponlar maçlar bittikten sonra gösteriliyor. maç başlamadan kupon gösterene rastlamadım henüz.

tutturmuyor. arkadaşların dediği gibi, çakallık sadece. birincisi, bahisten para kazanmak isteyen ve bu işe yatırım yapan birisi iddaa gibi salak bir firmadan oynamaz. ikincisi, bahisten para kazanan biri tahmin satmaz. 50 yatıracağı kupona 100 yatırır. bahiste çatır çatır 2/1 biliyorsan, 20-30 liraya üyelik satmak için neden kıçını yırtarsın ki?

yasallasmamali. alkol gibi bisi degil surekli ara vermeden icilebilir. insani tembel yapar umursamaz kaygisiz yapar ve bagimli yapar birakimca depresyona girersin. yarari ya da zarari da cok bilinmiyor muhtemelen akciger zarari var en azindan yaktigin bir seyin dumanini cekiyorsun yogun.

not: kullandim biraktim

neden yasallaşsın?

Eczanelerden haftalık aylık belli limitlerle alınabilir bence. Karne gibi bi şeyle yani, çok almanıza imkan verilmeden.

her gelen hastaya cipralex'i, lustral'ı dayayan psikiyatristlerden daha çok hayır duası alınır hem. Kimyasallarla karaciğeri mikeceğimize, organik bi şeyle akciğeri mikeriz.

tabii en büyük sıkıntı bunu diğer kimyasal uyuşturuculara geçiş olarak kullanabilecek tipler.

@gomugo ulaşmanın şimdi zor olduğunu nerden çıkardın ki?

esrar ya da baska bir uyusturucu madde kullanmiyorum onu belirteyim.
isteyen istedigi zaman zaten bulup kullaniyor bu meretleri, yasallasirsa en azindan denetimi olur diye dusunuyorum.
medical bilmem ne ayagina bazi ulkelerde satiliyor su an(tam olarak esrar mi satliyor bilmiyorum ama uyusturucu bir madde o da).
alkolu icen de, sigarayi icen de zararini biliyor.
bunu icen de biliyor.
kisiyi kendisinden koruyamazsiniz kisaca.

@yatagants ulasmasi zor demedim zaten. benim alakam yok (alkol sigara var sadece) ben bile ulasabildiysem bir sekilde herkes ulasir. yasallasirsa cok iyi denetim olmali kotali satilmali uyusturucu bu ya. simdi ulasiliyor ama yasallasmasi yerine bu kadar kolay ulasilamamasina ugrasilmali.

bir de insanlari salaklastirmasi zamanla +1

@brk37 esrar kullanıp başkasına zarar veren bir insana hiç şahit oldun mu? ama başka madde kullanmamış olucak sadece esrar.

hiç kullanmadım ama bence yasallaşmalı, kayıt dışı ekonomi sonuçta. sigara serbestken esrarın serbest olmaması saçma geliyor. en fazla kamuya açık alanda kullanımına izin verilmeyebilir. bulmak isteyen her türlü buluyor zaten.

Bence sigara, şeker ve her türlü trans yağ bile yasaklanmalı.

Yasallaşırsa "her gün vuruyom guru guru gubara" tayfasının nasıl ali kıran başkesen olup sokak eşkıyası olacağını çok merak ediyorum.

Bu ülke henüz esrarın yasallaşmasını kaldıramaz.

öncelikle belirteyim hayatımda sadece iki kez kullandım bu naneyi, ona da kullanmak denirse. esrar süperdir, şahanedir, ay çok tatlıdır diyen tayfadan değilim; ama bu "elimde olsa şekeri yasaklarım" kafasına hastayım. ekmek yemiyorsunuz diye ekmeği de yasaklayalım o zaman veya nasılsa bulması kolay olur diye illegal yapalım? şimdi bakkaldan 1 liraya aldığımız şeyi torbacıdan kilosu 8-10 liraya alalım, güzel olmaz mı? nasılsa zararlı, böylelikle daha az tüketilmiş olur.

esrar bence yasallaşmalıdır ancak çomaristan gibi devletin insanı için değil kendi için çalıştığı ülkelerde yasallaşmaz çünkü illegal uyuşturucu işinde deli para var. abd'de içki yasaklandığında ne oldu? mantar gibi mafya türedi, normalde vatandaşın ve esnafın cebine girecek olan para belli bir grubun elinde toplandı ve denetimsizlik aldı yürüdü. içtiğin içkinin ne bok olduğunu bilemiyordun mesela. kayıt yok, kontrol yok, cebine para girmediği gibi normalden çok daha fazla harcıyorsun.

bugün esrar yasallaşırsa, illegal yollardan bunun satışını yapan koca bir imparatorluk çöker. eczaneden, hiç riske girmeden rahatlıkla alabileceğin esrar ucuz olur; çünkü devlet kontrolünde olacağından üretilmesi, taşınması, satılması vs. mümkün olan en ucuz ve güvenli yollarla gerçekleştirilir. satış kanallarının sayısı ve alım kolaylığı artacağından, tedarik sıkıntısı yaşamazsın. ne olur, normalde 100 lira verdiğin şeyi 20-30 liraya alırsın. kullandığın malın ne olduğunu bilirsin çünkü kayıtlı, planlı, programlı bir üretim aşamasından geçmiştir.

yasal oldu diye kimse eczaneden esrar almaz ayrıca. aksine, illegal olduğu zaman daha çekici geliyor ve bulmak hiç mi hiç zor değil. en muhallebi çocuğu dediğiniz adam bile (ben mesela) şak diye aradığının ertesi günü bulup alabilir bunu. zaten eczaneler de kiloyla satmaz bunu, belli bir kullanım kotası olur. yasallaştığı vakit illegal satışlar neredeyse sıfırlanacağından, kotayı aşmak da imkansızlaşır bi' noktada.

ama dediğim gibi, bu şeyler devletin insan için var olduğu ülkelerde oluyor. böylelikle hem insanların sağlığı ve cebi korunuyor hem de illegal satış ve bunun getirebileceği pek çok problem ortadan kaldırılmış oluyor. "devlet süperdir, devlet yehoo" demiyorum; türkiye'de durum böyle değil çünkü, ama olsaydı eğer esrarın yasallaşması muhteşem bir şey olurdu.

bence yasal olmalı. bulan zaten buluyo. ben kullanmıyorum ama kullananları bırakın içsinler kontrollü bir şekilde.

thc orani duzenlenerek yasallastirilmasinda sakinca goremiyorum.

Esrarın yasadışı olmasının sebebi uyuşturucu olması ve insanları öldürmesi değil, tamamen kültürel. Tarafsız bir şekilde bakınca alkol çok daha zararlı bir uyuşturucu, her sene milyonlarca insana zarae veriyor ki sadece kullanana değil, masumlara da zarar veriyor. Peki alkol niye yasal çünkü binlerce yıldır ortada. Tarihte alkol diye bir şey olmasa, bugün ortaya çıksa yasaklanması bir haftayı bulmazdı. Peki esrar bunun neresinde, popüler oluşu belki 100 yıl, onu da amerikaya getiren meksikalılar ve ayrıca işin içinde siyahiler de olunca ırkçılıkla birlikte esrar kullanımı alt sınıf, kötü, kaka olarak görülüyor. Bu da günümüze kadar böyle geliyor.

yasallaşırsa heyecanı kaçar ;_;

Yasallaşma kısmı ile ilgili yorum yapmayacağım, çünkü dedikleri gibi bulan buluyor, yasal olsa tereddutte olanların daha bir iç rahatlığıyla kullanması söz konusu olur.

Asıl zararını çeken o kadar insan gördüm ki. tek dozda bile psikoz yapma ihtimali var (şizofreni-paranoid vs, bipolar bozukluk) ayrıca dünyadaki en güçlü "umursamazlık" yapan madde. Kıyaslamak istemiyorum ama sigara ve alkolün zararları daha uzun vadede ortaya çıkıyor esrara gore. sigara içen biri olarak hiç sigara denememiş kardeşlerime zorla sigara icirdim üniversiteye başlayacaklarında. Bizimkiler özenir belki, eciş bücüş şekilli bir şeyler icirtmesinler diye. Özetle kötü bişi

Yasallasmali. Uzun vadede zarar veriyor diye bir seyin yasaklanmasi mantikli degil. Bu durumda cips, kola, cikolata gibi tum ivir zivirlari yasaklamamiz lazim. Alkol ve sigarayi saymiyorum bile. Kullanan baskasina zarar verir demek de mantikli degil, alkol de ayni seyi yaptigi gibi borsada para kaybetmek de bu sonuca yol acabilir(kumarin bi alt versiyonudur borsa bilmeyenler icin), borsayi da yasaklayalim o zaman. Bu yasaklama mantiginin sonu insanlar kizlar yuzunden kavga ediyor, kizlari yasaklayalima kadar gider.

Olumcul olmayan, duzgun miktarlarda kullaniminda hicbir uzun vadeli etkisine rastlanmayan ve bazi insanlara zevk verebilen bir maddenin yasak olmasi cok sacma.

Kesin emin değilim ama muhtemelen karşılaşma olur. Yunan liginde bizim gibi devre arası tatili yok diye biliyorum ayrıca o döneme denk gelen milli takım maçları da göremedim.(belki hazırlık karşılaşması olursa). mayıstaki play-off lara yetişmesi için o tarihlerde de muhtmelen maçlar oynanır.

olur, 23'ü cumartesine denk geliyor. o hafta sonu olur. fikstüre göre olympiakos içerde xanthi'yle, panathinaikos dışarda levadiakos'la oynuyor ama o günün fikstürü şimdiden belli olmaz, değişebilir yani bir ihtimal. ama maç var yani o hafta.

Sagolun arkadaslar,
Bir sorum daha var. Bu maclarin biletlerini nasil alabilirim? Fiyatlar nasil?
Bu konuda pek bir bilgi bulamadim :(

Yarisindan fazlasi bile kapansa bi sorun teskil etmez. Egitimin kalitesi ve niteligi artar hatta.
Bu kalitesizlikle ve ustelik bi kurus harc bile odemeden dort sene gelip yatan adamlar da bosluga duserse dussun.
Universiteye is ogrenim merkezi, devlete de ekmek kapisi olarak bakan adamin okumasi devlete ve taxpayerlara kulfettir.

çıkar.en basitinden oraya gelen ögrenciden kantincisi faydalaniyor,hocasi maaş aliyor,yurt açan evini kiralayan kazaniyor.öyle bir anda buralar dandik diyip kapatilmaz yani.

kapanmasında eğitim süreleri düşsün..1 yıl 18 ay gibi mesela..
sonuçta eğitim şart..

ogretim uyeleri issiz kalir. asil isyani onlar cikarir zaten.
ev sahipleri para kazanmasin zaten ogrenci uzerinen. ahir yapsan hayvan durmayacak evi, 3 ogrenci kirayi paylasir nasilsa diye 1000den asagiya kiraya vermiyolar.
diger taraftan devasa bir universite ogrencisine bagli sektor var, onlar da baya sikinti ceker. kirtasiye, fotokopi, kantinci, dukkanlar, lokantalar vs vs.

bosluga dusecek genc olmaz bence. aksine ara eleman sayisi artar, iyi olur. herkes universite mezunu, ara eleman yok. universite mezunlarina ara elemanlarin, teknisyenlerin, ustabasilarin yapmasi gereken isler yaptiriliyor, onlara verilecek maas veriliyor. sonra mezunlar da bu isleri-maaslari begenmiyor. her iki taraf da hakli.

diger taraftan zaten cok yuksek olmayan insani gelismislik endeksindeki siramiz iyice asagiya duser. cunku bu listedeki kriterlerden biri universite mezunu sayisi. babalarinin hayrina ha bire kontenjan artirmiyolar yani.

ha bana kalsa 1990 sonrasi acilmis butun universiteleri kapatirim. hatta sadece universiteleri de degil, MEB'e bagli lise, ortaokul, ilkokul hepsini kapatirim. geriye kalanlarin kalitesini artiririm, fiziki imkanlarini, kutuphanesini vs gelistiririm. belli merkezlerde devasa kampusler kurarim, laboratuari, ar-ge merkezleri, teknoparklari olan. calisan ogretim uyesi ve ogretmenlerinin cogunu isten cikardiktan sonra kalifiye olanlari hizmet ici egitim, yurt disi burs vs gelistiririm.

onun yerine planlama yapılsın doğru düzgün. sonuçta ülkede hangi iş sektörüne ne kadar eleman lazım olduğu belli, yıllık öğretmen, doktor, mühendis vs. ihtiyacı iş hacmine göre belli. atıyorum su ürünleri diye bölüm var 1000 birim mezun veriyor, 1 birim iş olanağı var.
atıyorum x bölümünün 10 birim iş olanağı var, en fazla 20 birim mezun verecek kadarını açık bırakırsın, kalanı eksik olan alanlara, özellikle de 2 yıllık, doğrudan ekonomiye katılma sağlayan meslek edindiren meslek yüksek okullarına çevirirsin. 4 yıllık iktisat işletme kamu yönetimi, su ürünleri okuyup, gidip bankada çalışacaklarına, bankacılık sektörünün şu kadar eleman ihtiyacı var, sigorta şirketlerinin şu kadar iş hacmi var, bırak adamlar gitsin, bankacılık ve finans ya da bankacılık ve sigortacılık okusun.

Sanırım öncelikle üniversitelerin işlevi ne olmak, insanlar üniversiteye neden gitmeli sorusunu yanıtlamaIlsın. Türkiye'de, gelişmiş ülkelerden farklı olarak, üniversite iş bulmak için düşünülüyor. Aslında üniversite kişisel gelişim için öncelikle gereklidir. Eğer üniversite okuduysan şunu bil ki üniversite Okuyan ve okumayan insan arasında farklar vardır. Tamam üniversite tek başına kişiye kaliteli bir kişilik kazandırmaya yetmez ama birçok konuda kişisel gelişim fırsatı tanır. Küçük bir örnek, üniversiteden Önce kadınlar ve erkekler birbiri hakkında önyargılar taşır ama bir üniversiteli birbirini tanıma fırsatı yakalar. Erken yaşta evlenmez ve Karşı cinsi daha iyi tanır Kendini daha iyi tanır.

Bir de üniversiteleri Kapatalım demişsin ya, bu durum hükümetin dersaneleri kapatmasına benziyor. Eğitim sistemine bir çözüm getirmeden dersanneleri ya da Özel üniversiteleri kapatırsan sorun bitmeyecek. Dahası devlet üniversitelerinde okuyanlar yalnızca ÖSS YGS, LYS gibi sınavlarda başarılı Olmuş o kadar Bu gençlerin diğerlerinden daha az zeki olduğu anlamına gelmez. Bir de rekabet olmazsa düşünsene devlet üniversitelerindeki bir çok hoca nasıl daha da rahat hissedecekler. Sen hiç dinozorlaşma diye bir terim duydun mu? 1970'lerde yor. doç olan biri hala yar doÇ olarak devlet üniversitelerinde hiçbir araştırma yapmadan kalabiliyor En azından özel üniversiteler rekabet artırdı. Tamam hepsi para yuvası değil demiyorum ama birçoğu da yadsınamayacak kadar iyi

ilber ortaylı der ki her ilde üniversite bulunması ahlaksızlıktır. bu cümleyi açacak olursak gençler eğleniyor, içip sıçıp sevişiyorlar demek istemiyor adam. gerçek üniversite tanımından uzak yüksek lise gibi yerleri her ile açıp, insanlara buralar üniversite deyip ebevenylerin çocuklarına önce bu yüksek liseleri kazandırmak için dershanelere servet dökmeleri ardından üniversiteyi bitirmeleri için servet dökmelerine sebep olan hükümetlere ahlaksız diyor.

yüzde yüz katılıyorum. çok basit cevapları olan sorular var mesela. bilim nedir, bilim nasıl yapılır ve üniversite nedir. bu soruların doğru cevabı türkiye'de 1 (bir) tane üniversite olmadığının kanıtıdır.

Ama okuduğun bölüm sana iyi para kazandıran bir iş vermese bile sen o bölümü okumak istiyorsan ne olacak? Sonuçta üniversiteler bilim üretmesi beklenen kurumlardır. Bölümleri "skindirik" ve "sikindirik olmayan" diye ayıracaksan burada ölçütün ne olacak? para? Kolay iş buldurma? Bu durumda tüm güzel sanatlar fakültelerini kapatacak mıyız? Senin örneğinden gidelim . Bir şirket yönetiyorsaM insan ilişkileri yönetimi benim için önemli olacaktır Bırak lisansı bu alanda yüksek lisans ya da doktora bile yapmak isteyebilirim. Çünkü bilim yapmak öğrenmek isteyen Kişiye NEDEN? Sorusu sorulmaz Sana göre "sikindirik"olan benim için önemlidir belki de.

@traveller gerçekten ilgisi olan adam, gidip de doçent kadrosu bile bulunmayan, yar. doç ve asistanların bütün derslere girdiği bir üniversiteyi tercih etmez sanırım. insan ilişkileri psikolojisi tasarımı kaynakları da, eğer ayrı bir bölüm olarak açılmasa sırf ayrı bölüm bas kontenjanı diye, bir başka ana bilim dalında, alakalı alanlarla birlikte, bir fakülte olarak eğitimine devam eder.fakültelerimizde seçmeli derslerle alanlaşma da yok, her halt için yeni fakülte açıp o spesifik alanın ne olduğunu, az buçuk o alanda eğitim almamış gençlerin zaten bilmediği bölümlere öğrenci yerleştiriyoruz. yani genel olarak atıyorum zaten sosyoloji bölümü var, bunun da siyaset sosyolojisi, ekonomi sosyolojisi gibi alt dalları var. liseyi bitirmiş bir adam ya da işine yarayacak adam sosyoloji seçsin, temel sosyoloji eğitiminden sonra seçmeli derslerle alanlaşsın. ama türkiyede yapılan, gidip ayrıca ekonomi sosyolojisi diye bölüm açıyor adam, konuyla alakasız gençler de tuttu diye yazıyor. bu arada güzel sanatlar örneği vermişsiniz, onun da bir iş hacmi var, dediğim gibi ülkedeki, tiyatro, bale vs. disiplinlerinde mesela iş hacmi belli. onun ötesinde ilgisi olan için de, 'gereğinden fazla' olan kapansın demiş arkadaş, ki bu üniversitelerin kontenjan konusu zaten bir işletme iktisat gibi geniş değil, mezun olanların şöyle ya da böyle ilgili olanları en az yarısı eğitimini aldığı konuda çalışıyor.

Traveller,
çok sevgili bologna süreci sayesinde eğitimin içine bir de yaşam boyu öğrenim diye bişey girdi. ilgi alanı ya uzmanlık için illa ki üniversiteye gerek yok, kurslar, sertifika programları vs ile de isteyen herkes istediği alanda yaşamı boyunca eğitim alabilir, almalı da zaten.

zincirden zaten bahsedilmiş, ben öğrenciler için konuşayım: öğrencilere bi s*k olmaz affedersin. okuyan 100 adamdan 90'ı zaten okula gitmiş olmak için gidiyor. öğrendiği şeyi neden öğrendiği konusunda bile en ufak bir fikri yok. mezun olduklarında da bir halt olmuyorlar zaten, o yüzden herkes ağlıyor 1000 lira maaş teklif edilince. üç mühendis lazımsa 133 mühendis yetiştiriliyor, onları yetiştirenler de devşirme hocalar falan genelde. e hal böyle olunca herkes okusa da açıkta kalıyor. buna karşılık, benim liseden sonra okumayan hayta arkadaşım şimdi pimapenli mimapenli bi işte ustalık yapıyo, 2-3 bin lira maaşı var herifin. istanbul'da değil üstelik. kral gibi yaşıyo.

müyendisler alınmasın, "siz malsınız" demiyorum. eğitim sistemi bu yani. insanlar yönlendirilmiyor. gerçekten zeki veya özel olan, iş bilen, aradan sıyrılan kişiler "iyi" yaşayabiliyor. normalde, aradan sıyrılanın "özel" olması lazım. bizde özel olan aradan sıyrılıyor. ya da çoğu insanın kabul edilebilir hayat standartlarına sahip olması lazım. bizde yırtınanlar buna sahipken diğerleri sürünüyor.

@ alice, halanne

Bu farklı görüşler "üniversitelerin işlevi ne Olmalı" Konulu felsefi bir tartışmayla ilgili. Felsefe bu, görüşler farklı olacak. Benim düşünceme göre biz dünyada yaygın Olanı normal olarak görüyoruz. Bir zamanlar güzel sanatlara da gereksiz denmişti. Bu işler kurslarla olmaz MI denmişti. Hatta birçok ebeveyn Çocuğunun güzel sanat Iar okumasını hala istemiyor. 21. yüzyılda güzel sanatlar daha alışageldik bir bölüm oldu ama insan ilişkileri psikolojisi diye bir mesleğe insanlar henüz alışkın değiller. Bu sebeple ne gereği var diyoruz. Ama kimse su ürünleri bölümünün varlığını sorgulamıyor çünkü ona alıştık.

Üniversiteler Türkiye'de de bilim yuvası haline geldiğinde biz de bilime "NE GEREK VAR? GEREĞİNDEN FAZLASI ŞÖYLE OLSUN / BÖYLE OLSUN" algısından kurtulacağız

Traveller

bi dakka bi dakka yanlış anlaşılmışım ya da tam ifade edememişim. ben başkaları tarafından sikimsonik bulunan bölümler kapatılsın demiyorum ama asla. kime göre neye göre.

benim söylediğim şey üniversitelerin kapatılması. 100 küsür hiç bir başarı listesine giremeyen üniversitemiz ve her yıl 2 milyon yeni mezunumuz olacağına, 15-20 tane liste başına oynayan üniversitemiz olsun. her yıl 2 milyon mezun vermeyelim de 500 bin mezun verelim ama piyasada kapışılsınlar.

www.incisozluk.com.tr

süt ve buz

git geri ver tekele 2 bira al onun yerine sen.

tekele verme, bana ver, ben sana 3 bira vereyim.

sek, buzlu

önce kahve yapıyorsun azıcık sıcak suyla sonra içine soğuk su ve buz ve vanilyalı dondurma ve de parçalanmış bonibon ve sonra da baileys misss

www.baileys.com

daha kolay içmek için pınar kido ile karıştırın derim.

sek, buzlu
süt konabilir
portakal suyu olabilir

Ben miksere, 2 oz malibu, 1 oz baileys, 1 oz süt atiyorum guzelce mixleyip. Sonra onlari buzlu bardaga doldurup afiyetle goturuyorum.

sütle içmiştik biz, yanında çikolatayla. bim'den mi ne almıştık hatta sütü, markası balmar'dı sanırım, geyiğini yaptıydık baileys'in yanında balmar içiyoz diye. bardağın yarısını hatta biraz daha fazlasını sütle, kalanını baileys'le dolduruyordum ben. ara sıra da küçük parça çikolata atıyordum.

alkol toleransı olan biriysen süt miktarını azaltabilirsin. ben bira haricinde tüm içkilerden nefret ediyorum desem yeridir, midem kaldırmıyor. o yüzden %60 süt %40 baileys falan yapıp süt içerek sarhoş oluyom. sütle gayet güzel gidiyor, yanında çikolatan da varsa kakaolu süt gibi bi şeye dönüşüyo.

Rolon kullanabilirsin ama tadının güzel Olduğunu sanmıyorum. Zaten koku verici maddelerin yenilmemesi gerekli. Kimi kayganlaştırıcılar yenebiliyor aklında bulunsun

genital bölge temizliği, banyo, su? bir şeyler çağrıştırmadı mı?

yımamana rağmen kokudan rahatsız oluyosa kayganlaştırıcı ve dezenfektanlar var bunlar aynı zamanda aromalı oluyo meyveli vs. bunlardan kullanabşkirsin. cimrilik yapma ama adam gibi güzel bişeyler al.

kılları kes, düzenli duş al, genital bölge deodorantları var onlardan da kullanabilirsin.

doğal sabun kullanın ya da kaliteli sabun www.tekinacar.com.tr gibi

Not: ey er kişiler! bu tür feromonu baskılayan girişimlere karşı belli bir noktaya kadar tetikte olmanızda da fayda var.

banyodan hemen sonra havluyu sarıp otursam bile oluyor koku. afedersiniz taşaklar bacaklarla falan temas ettiğinden terliyor heralde kokmaya başlıyor. sıkı boxerlarda falan daha az oluyor ama yine de oluyor.

bu kayganlaştırıcı ve dezenfektanlar nasıl oluyor örnek verebilir misiniz?

edit: kılları da düzenli alırım (H)

İncir reçeli sürüyorum ben

İç çamaşırı değiştirme sıklığı ile alakalı olabilir

Sevismeden önce gidip yıkayıverin hemen eğer hiç önlenemeyin bir koku ise. Bir de yediklerinize dikkat edin. Kadınlar için ananas yiyin derler bol bol, belki işe yarar. Bir de testisleriniz değil de penisinizden gelen sıvıdan dolayı koku yayılıyor olmasın?

yalnız klibi cok begendim

Hiç piyano tuşu tokatlamamıştım. Ama sesin böyle geleceğinden şüpheliyim.

sanat değil saçmalık

adam hep poponun üzerinde çalıyor.

normalde böyle ılık şeyleri hiç sevmem, gericiysek gericiyik yav derim ama bunu beğendim açıkçası. ha günümüzde her türlü saçmalık "sanat" oluyordur artık, o ayrı konu ama burada az çok ne var kendimce çözdüm diyebilirim. insan tenine yabılan dokunuşlar, müziğin yaptığı dokunuşlar falan filan. öyle salt göt göstermelik aptalca bir video olmamış bence. basit ve temel de olsa bir bağlantı, bir anlam var diye düşünüyorum.

yine de aynısını anama bacıma yapsalar hoşuma gitmez.

mütiş vidyo be

kiz bitse de gitsek ifadesi ile ortami bozmus :)
adamin parmak hareketleri de cok sert (piyano calarken de mi boyle?)
yoksa konsept guzel, hos.
ha bu arada floydian +1, adam hep poponun uzerinde calmis hahah

gayet estetik olmuş bence, bayağı bayağı beğendim.

Modern art kapsamında yaşadığımız zaman diliminde artık her şey sanat oluyor. Yani "Onlar" için öyle. Biraz klasik müzik, biraz sana uyan elit kitle... Bir de bunun yanında şu var "Yabancılar yapsa" Beğenme sayısı iki katı olur. Saçma bir batı hayranlığı var ya işte :)

Mesela bak Millie Brown var. Kusarak "Sanat" icra ediyor güya :D Seninki daha masum yani :))

www.youtube.com

aşkım bütün türkiye götünü gördü mutlu musun
bu mu laik

harika

ben bayıldım. asıl siz neyini beğenmediniz onu anlamadım. enteresan bir fikri cesurca hayata geçirmişler, kutluyorum.

Etkileyici bir sey ama sanatsal bir tarafi yok. Sanat goreceli zaten.
Modern sanat dedigin waste of time zaten.

BA YIL DIM ;_;

Daha iyi satmak adına kadın bedeninin kullanılmasına bir milyonuncu örnek. Adına da cesaret diyorlar, g.t göstermeyen korkak oluyor bu muhteşem kafaya göre.

Ciplakligin cesaret olarak satilmasi ironik ve paradoksal.
Ciplaklik overrated.

olm bildiğin keşkül titretmesi lan bu tövbe estağfirullah !!

:D

takmıyor değilim, aksine çok fazla düşünüp kendini yiyen, "zayıf" insanlardan biriyim ama hayatımın önemsiz olduğunu biliyorum. tinercinin teki tarafından bıçaklanıp öldürülebileceğim ya da kafama düşen taşla felç olabileceğim skimsonik bir dünyada kendi yarattığım değer dışında hiçbir önemim yok. bu yüzden, üzülsem de, kim gelmiş kim gitmiş çok şeyapmıyorum. "her şey olabilir, oluyor" diye düşünmek, buna alışmak kafa olarak rahatlatıyor biraz insanı.

boyle kafamizin icinde konusup senaryo kuran surekli konusan bir ben var ya onu yok etmek isterdim sonsuza kadar

40 mg paxil geceleri bir tane,
sabah akşam bir tane muscoflex
sabah akşam bir tane maximus
sabahları aç karnına bir tane pantactive.

tam olarak @üğpoıu - nası bi nick bu allaam- +1

zaten ne kadarlık ömrümüz var, onu da derde dert katarak harcamanın manası var mı?
hiçbir şeyi didiklemem, çeşitli kötü olasılıkları aklıma getirmeye çalışmam. yormam kendimi.
müşteriyle mi kavga ettim? çıkar bi hava alırım beş dakika, birilerine anlatırım kafam dağılır unuturum.
sevgilimden mi ayrıldım? ah ne güzel günlerimiz vardı, ne harika adamdı diye kalbimde bütütmektense neden ayrıldığımızı, neden olmayacağını kendime hatırlatır, atlatana kadar canım anlık olarak ne istiyorsa onu yaparım. ne mutlu ediyorsa ona vururum kendimi.
ya da biriyle tartıştım mi? sinirim geçince oturur, düşünürüm benim için kıymetli biriyse vakit kaybetmeden gönlünü alırım. değilse de hayatımdan böylelikle çıkarmış, bir yükten kurtulmuş olurum.
bu böyle gider..
hiçbir şeyin fazla üstünde durmamakta, kafayı dağıtmakta çözüm.

Çocukluğumda her halta ağlardım ben. Hani şu her sınıfın sürekli ağlayan en az bir kızı olur ya, ondan işte. Ortaokulda ağlama krizleri geçti ama çok hassas bir insandım. Düşüne düşüne uyuyamamaların tavan yaptığı dönemse üniversitenin ilk yıllarında çok önerilen Daniel Goleman'ın duygusal zeka kitabı ile tavan yaptı. Adımlarıma dikkat etmekten, onu bunu düşünmekten rahatsızdım, muzdariptim. Sonra değiştim, komple değiştim ama bunu isteyerek yapmadım. "Ben artık düşünmek istemiyorum" deyip bırakmadım. İki şeyle oldu bu. İlki çok sıkıldım, inanılmaz canım sıkıldı ve annelerimiz yalancıymış, sıkı can iyi değilmiş. Kendimin o halinden bildiğin sıtkım sıyrıldı. Negatif insanlarla beraber olmak istemez insan, hele kronik mutsuzsa. E kendinden de kaçamıyorsun, kendini sürekli yanında taşıyorsun, hem de kendinle beraber olmak istemiyorsun. Hani bir kronik mutsuzu sürekli dinlersin de için şişer ya, kendi kendimin içini şişirdim, fenalık geldi. Sıkıldım kendimden bildiğin, aynada kendime bakıp öfleyip pöflemeye, "Ay bana bir şeyler oluyor, çıkıp iki hava alayım" demeye başladım. Şöyle düşün, sanki içinde iki değişik insan var gibi ama şizofreni gibi değil, aslında çatışan iki güç var ve onları beden sahibi gibi düşün. Burada can sıkıntısı dışında bir şey daha yardımcı oldu; yorgunluk. Karamsar olmak çok yoruyor be. Kim uğraşacak onunla, zaten üşenirim ben. Düşüngeç, bunalımlı, mutsuz olan güç tam da bu yorgunluk nedeniyle oldukça halsizdi. Diğeri daha enerjikti. Enerjik olan diğerini İrlandalı turist gibi dövdü. O da esnaf gibi tırım tırım bir tarafa gidip kayboldu. Hayatımın girdiğim ilk depresyonunu "Bu ne ya, canım sıkıldı benim" diyerek atlatmış oldum.

Herkesin reçetesi farklıdır elbet. "Ama artık hayatımın merkezinde ben olmasını istiyorum." demişsin yukarıda, bu benim reçetem değil. Benim için doğru cümle "Hayatımın merkezi falan olmasın istiyorum". Belki bir derece çok merkezli olmasını istemek olabilir. Beni ne yapayım ayol, dışarıda bir milyon tane ilginç insan var, o insanların hepsi bir dünya. Bir milyon ilginç konu var, öğrenilecek çok şey var. Kendimle kim uğraşsın, ne yapayım kendimi; zaman kaybı.

Belki de mutluluğun herkes için farklı bir motivasyon kaynağı vardır da, o motivasyonu henüz keşfedememişsin. Benim için birkaç şey birden oldu o kaynak. Öğrenmek bunlardan biri oldu örneğin. Milyon tane öğrenilecek şey varken, uğraşasım yok onunla bununla.

Bu da "Aman, dünya-minare ilişkisi işte" denecek bir durum değil benim için. İnsanlar arada üzülür, üzülmek sağlıklıdır da. İnsanların hayatlarında kötü şeyler olur ve bunun için üzülmemeleri gariptir. Demek istediğim ortada aç-açık olma durumu yokken vadesi çoktan dolmuş, artık üzülmeye değmez olaylar için kendilerini üzmeleri.

Yalnızsin sen galiba öyle sezdim, yalnız misin ?

üniversiteden üniversiteye değişiyor o ya. ben itüde ilk hafta ders olmadığını görmedim hiç... anca 10 dersten 3ü yapılmıyordu.

yav ilköğretim ve ortaöğretim için geçerli değil mi o? üniversitelerle ne alakası var? 100 bölümün 90'ında dersler ilk gün değilse ikinci gün yavaştan başlar. ha istersen ilk iki hafta gitme ama bayağı geri kalırsın. ilkokul değil ki bu. tanışma manışma faslı ondan sonra yavaştan anlatmaya başlar hocalar. sohbet edecek halleri yok ya.

3. sınıfa geçtim, ilk hafta ders işlendiğini görmedim ondan dedim ilk hafta olmaz diye. bayram tatili yok yani zamanında gidiyoruz öyle mi?

bizim edebiyat fakültesinde daha ilk günden saplıyorlar ya, bölümle alakalıdır belki. hazırlık olmadığı için ilk günden başlıyorlardı ta ta ta diye. çoğu hoca "ilk iki haftada iki ders kaçırırsanız gerisine gelmenize gerek yok" der hatta, nasılsa yakalayamazsınız diye.

akademik takvimde 14 eylül yazıyor, değişmemiş.

Bende de hala 14 eylül diyo.

www.youtube.com

kesinlikle şu,

www.youtube.com

ikinci olarak da bu,

www.youtube.com

tous les memes - stromae

youtu.be

1 ay olmuştur anca kesfedeli, hatta arkadaşım kızdı ben sana onermistim bunu cok once, neden dinlemedin, diye.

Reserved
Zeki Müren- Sevmeyeceksin

www.youtube.com
(bkz: tori amos)

my morning jacket - dondante

www.youtube.com

gerçekte tüm albüm olmakla birlikte Estatic Fear - Somnium Obmutum www.youtube.com

www.youtube.com

Steven Wilson - Drive Home, solo kısmı gerçekten çok güzelmiş, sırayla dinliyorum, teşekkürler!

mamak türküsü

www.youtube.com

www.youtube.com

bu baba. 10 gundur araliksiz dinliyorum.

www.youtube.com

refugee

ay bu başlık çok güzel patlıyor!

tek tek dinledikçe tikler gelecek, sağ olun! ben şuan ilk duyuruyu açtım şarkıyı dinliyordum tam :D

sevdalı başım-zülfü livaneli-www.youtube.com
kiss of fire-kiosk-www.youtube.com
darren kobb -Mother, I'm Here www.youtube.com
house of rising sun-www.youtube.com
Come Join The Murder-www.youtube.com

podrostok, sen duyurunun dj'i ol!!

i who have nothing - ben e king

www.youtube.com

edit: dikkatsiz davranıp kötü bir versiyon koymuşum, değiştirdim.

Sufjan Stevens - John Wayne Gacy Jr

www.youtube.com

The Antlers - Kettering

www.youtube.com

METRIC - Speed the Collapse

www.youtube.com

merve özbey - yaş hikayesi :D :D :D

www.youtube.com

kurban - uyut beni


efsane otesi sozlere sahip.

www.youtube.com

www.youtube.com

Jan Arslan - Çima
(ama sadece deezer'de duydum, youtube linkini bulamadım :( Bulabilen varsa sevabına yollayabilir mi bana?)

offf!!!

www.youtube.com

şarkı değil de direkt grup olarak sabaton. savaş mevzularına bu kadar meraklı olup da şu ana kadar sabaton dinlememiş olmam şerefsizlik resmen. gerçi daha önce dinlemiş ama pek beğenmemiştim, sonradan aşık oldum. bi de savaş müzesinde falan dinledim ben bunların şarkılarını, hepten kazındı aklıma, arada the price of a mile açıp siperdeymişim gibi rol keserek mutsuz oluyorum,

www.youtube.com

"Hear the sound of a machine gun
Hear it echo in the night
Mortals firing rains the scene
Scars the fields
That once were green"

"Six miles of ground has been won
Half a million men are gone
And as the men crawled the general called
And the killing carried on and on
How long?
What's the purpose of it all?
What's the price of a mile?"

ulan ne dramlar yaşanmış/yaşanıyor be...

i1.kym-cdn.com

lana del rey - west coast

2 hafta kadar oluyor sanırım, klibi sayesinde tesdüfen keşfettim.
www.youtube.com

irade.

Annemi

Masa saati. Telefonu da uzaga koyuyorum. Cunku masa saatini kapatip telefondan yeni alarm kurup saatlerce erteliyorum obur turlu.

ucak modundaki cep telefonumu yanibasima koyuyorum, onun alarmi ile uyaniyorum.

Cep telefonu ve bulabildigim en rahatsiz edici alarm sesini.

Edit: Kedi cok iyiymis:)

Telefon, masa saati

kedi - alarmdan daha etkili ve çok dakik aynı saatte uyandırıyor

masa saati, telefonda 15'er dakika arayla alarm, titreşimli bir saat. uykum biraz ağır

telefonda bibibip diye bir alarm var.

Telefon ya da kiz arkadasimin kendisi

cep telefonunun alarımı. 7'de kalkmam gerekiyorsa 6:50, 6:55, 6:57 ve 7:00'ye dört alarm kurarım. bu işi 100 kez yaptıysam 95'inde ilk alarmda kalktım, buna rağmen bu sapıklıktan vazgeçemiyorum.

uyanmama gerek olmadığı için hiç öyle şeylerle uğraşmıyorum

maalesef telefon alarmları bana işlemiyor. dış sesleri rüyama entegre ediyorum :(

kesinlikle uyanmam gereken çok önemli günlerde ofise gidip koltukta uyuyorum. ofise gidemezsem evde tekli bir koltukta uyuyorum. yani mümkün olduğu kadar rahatsız şekillerde uyuyorum. koltukta yatınca sürekli uyanıyorum bu uyanmalar da kalkmam gereken saate denk geliyor illaki. çoğunlukla geceleri çok az uyuyup masada falan, öğleden sonraları 1buçuk saatlik tek bir döngü şeklinde uyuyorum ofiste. bu enerji sağlıyor. haftanın iki günü hiç uyumuyorum.

bütün bu düzensizlikler yüzünden ayda iki kere bayılarak uyuyorum istemeden ve bu uykular 12si saati buluyor.

düzen kurunca o düzene alışıp uyanamadığım için nasıl uyuyup uyunacağımı o gün düşünüp planlanıyorum. neye ihtiyacım varsa. mesela bu geceyi daha düşünmedim. ancak sabah duş almam saçımı yapmam ve 8:30 da belediyede olmam lazım.

alarm kullanmaya sürekli aralar veriyorum. uzun bir ara geçince alarm kurduğum telefonumu gece yatarken yatağın altının tam ortasına koyuyorum. ve o alarmı kapatmak için kalkıp yatağı ittirmem gerekiyor ki oldukça ağır. o kadar ağır yatağı kaldırıp ittirip telefona eğilip geri yerleştirince de kalkmış oluyorum ama bu 4 5 gün sürüyor. 5. günün sabahında alarmla yine uyanamamaya başlıyorum.

üzerinde en çok kafa patlattığım konu bu.

telefon + telkin

@disardayim. Welcome to the club.

Ayakta uyuyabilen bir insan olarak her ortam, arac ve pozisyonda, sicaklikta uyuma yetenegine sahibim.

Telefona 3 masa saatine 1 alarm kurarim, duymam, uyanmam. Gec kaldin, uyuyakaldin diye uyandirmak icin ararlar, bir noktada ona uyaniyorum.

Ileride kendi evime gecince, ciddi ciddi arduino ile yatagi sallayan sistem takacagim. Cünkü farkettim ki biri dürtse bile uyanmiyorken, cebimdeki telefon titresimde valarsa uyaniyorum. Bir tek o beni uyandirabiliyor ama o da riskli. 1. telefon hep üzerimde olsun sevmiyorum. 2. popomla ne alarmlari snoozelaIp kapattim ben. Bir bilsen.

Yakiyorum ben biraz kotu kokuyor ama sinek kaydi oluyor ve cok daha hizli ve zahmetsiz.

sırtıma ağda yapıyorum göğüstekileri kısaltma makinesiyle kısaltıyorum.

sadece avuç içinde ve ayak tabanımda kıl yok. o yüzden bu konuları çok iyi bilirim.

seviyorum ben kıllarımı.

38.media.tumblr.com

asla ve kat'a

ben kesmiyorum. tüysüz de değilim çok kıllı da. tam ayarında, süs gibi. memnunum kendisinden. şunun az seyreği,

galeri.uludagsozluk.com

tabii sadece göğüs kıllarım benziyo till lindemann'a, gerisi yok jsfjsk. kesiyor olsaydım şu makinalar var ya onlarla keserdim sanırım. kökünden almadığı için deriyi tahriş edip hayvan gibi sert ve gür çıkarmıyor.

makineyle alıyorum ama sıfır almıyorum.

Ya kıllarımı şöyle anlatayım size, korkunçlu yalnız, 18 yaş altı okumasın.

Şimdi insan aynada kendi görüntüsüne alışınca çirkin olsa da normal gelir ya kendisine, ben yıllardır kılları görmeme rağmen aynada görünce irkiliyorum. Başkası görünce ne düşünüyordur kim bilir.

Şimdi 2 göğüs kaslardan dolayı hafif çıkık. Göğüslerin arasındaki çukur tamamen kıl dolu. Bu kıllar yukarıdan ve aşağıdan meme uçlarına doğru toplanarak birleşiyorlar. Meme uçlarını yarım santim geçip bitiyorlar. Üst tarafa doğru ise koltuk altının bittiği hizadan sonra kılların doğrultusu yukarıya doğru değişiyor. Seyrek bir şekilde boynuma kadar geliyorlar. Sakallar da adem elmamın üzerine kadar geliyor. Arada 2,5 parmak boşluk kaldı. Son savunma hattı... Orası da düşerse göğüs kılları ve sakallar birleşmiş olacak. Korkudan uyku uyuyamıyorum geceleri. Kabuslarla uyanıyorum.

Not: sırtımda hiç kıl yok. hala yaşamak için bir sebep var demek ki...

abi siz ne diyorsunuz ben buraya kıllarımın capsini atsam bir daha bu siteye giremezsiniz.

bir gün ifşa yapıcam ama sitenin kapanmasından korktugum için yapamıyom

Yahi kil dedigimiz sey sakal gibi sac gibi imaj yaratmak icin kullanilan bi sey degil ki. Aksine kil bakreriyi tetikleyen terlemeyi tetikleyen bir sey. Koltuk altini kesiyosan. Gogsundekileri de al duzenli olarak. He tabi ben kazak yerine killarimla isiniyorum diyorsan ayri.

sevgilimden rica ediyorum tırpanla alıyor sonra bir köşede toplayıp yakıyor

Lazer epilasyonla azalttirdim. Kokunden yok etmedim. Istedigim miktar ve sekle geldi. Konuyla ilgili sorusu olan bana yazabilir.

Lazerden once birkac kez agda yaptim. Cok aciyor ve birkac gun icinde yeniden cikiyor. Bu yuzden en iyisi lazer.

2 seans lazer yaptırdım hiçbi fark yok.

Iste birkac seans ve kontrolden sonra istedigin duruma gelecek. Kil inatcidir. Bir anda yok olmaz.

Hayir gayet duzgun killarim var memnunum gayet

merhabalar,
erkek değilim.
göğüs kıllarınızı kesin demeye geldim.lütfen kesin. bi de lazer var artık hem çok ucuz.
teşekkürler.

@jimjim öyle deme kızların çoğu sever kıllı erkek de biraz biçimli olaydı iyiydi.

ya üzgünüm :(
kandırıyoruz, gerçeği söyleyemiyoruz size.

yani tipe göre değişir ama çok nadirdir epilasonsuz erkeği seven kız.
kıl olayına takmıyorum diyen kızla, kız arkadaşımın bıngıl bıngıl yağlarını, kilosunu takmıyorum diyen erkek aynı kafada.

bi de ben şunun için söylüyorum; bu tip saç baş, kıl tüy işleri kişisel bakıma giriyor her şeyden önce. kategorize etmek, şekilcilik yapmak gibi değil yani. kadın erkek herkes biraz bakımlı olmalı, kendine özen göstermeli.

merinos koyunu gibi gezilmez.

saygılar.

abi genellemeyin. nası kadının kalçalısı makbul ise erkeğin de kıllısı makbul. bence omuzlara sırtlara kadar uzanmadığı sürece erkekte kıl olmalı. hatta birazdan ideal kıl miktar sınırlarını editlerim ;_;

ilk defa 3 hafta önce makineyle sıfır aldım. 3 haftada eski haline döndü :(

Evet (son 1 yildir) boyle daha iyi :)

mobil edit: kız arkadaşımın kilosuna takılmıyorum diyen adamla kıl olayına takılmıyorum diyen kız kesinlikle aynı kafada değildir. kilo biraz az yemek yenerek iki saat yürüyüş yapılarak verilebilecek bir şey. Maliyeti sıfır. herkes gidip üçyüz beşyüz sayıp kıllarını aldırmak zorunda değil. ha kadınlar aldırıyor ama bu da eskiden üç beş kuruşluk hamamotlarıyla falan hallediliyormuş. hadi bunları geçtim ideal sınırlar içindeki bir kıl miktarı gayet seksi bir şeydir. kızların geneli falan sevmiyor değil etrafımda kıl sevmeyen bi tane kız arkadaşım yok. gayet modern bakımlı kızlar. hepsi erkeg dediyin döşü gıllı olacah kafasında. hepimiz nefret ediyoruz da söylemiyoruz gibi bi durum yok. kadın milleti sözünü sakınmaz olm çatır çatır söyler. ;_;

göğsümde kıl yok ^_^

olsa da kesmezdim muhtemelen.

shotgunwoman+1
aşırı ve çok uzun değilse, çok güzel, sexy geliyor bana.
yoğunluk ve uzunluk olarak misal: www.redhairstyle.com

@benim adım kerim, biçimsiz ise ağda ile hepsini aynı yönde aldırmayı dene, bir iki kez aldırınca hepsi aynı yönde çıkmaya başlar. sonrasında fazla yoğun olan yerlere de lazer yaptır, seyrelsin. son olarak makine ile kısalt.

@shotgunwoman saolasın bacım moral verdin

Yeni kisaltmaya basladim tras makinesiyle. Aslinda sifir olmasini isterim ama sifir alirsam jiletle sakal gibi cikar, hic basedemem. Epilasyona gidecegim, tamamen kurtulacagim.

Kizlar seviyor mu sevmiyor mu bilmem de ben sevmiyorum, kurtulacagim killardan.

çeşitli başlıkları olan, uzunluk ölçülü traş makineleri var teknosadan babyliss 69 liraya mı ne almıştım onunla kısaltıyorum ben. 3 ayda bir falan herhalde. Benim göğsümde biraz kıl var çok feci değil, esas bacaklarım hayvan gibi onları da aynı makineyle kısaltıyorum.

Makineyle al gitsin çok güzel ferah oluyor. Tamamen traşlı şekilde kızlar da pek sevmiyor cidden(dediklerine göre) az kıl daha "erkeksi" gösteriyor.

edit: evet kızları boşver özgüvenin artıyor yahu. vücudunu daha çok seviyorsun.

@benim adim kerim hepinizi severim

erkek değilim bende jimjim gibi kes demeye geldim. lazer, ağda hepsi kabulum, orman kaçkını gibi gezmeyin plaj'da safi görüntü kirliliği. kadınlar kıllı sever de büyük ölçüde yalan sadece katlanıyoruz. seveni yok değil ama herkes sevmiyor.

@kuzey li

moral bozdun bacım tekrardan ya... dalacam yarın makinayla bi seyrelteyim, yönlerini düzeltmeye çalışayım falan...

Göğüs kıllarım ortalama 4 santim uzunluğunda ve düz. Bildiğin orman gibi. Saç gibi.

"kadınlar kıl sevmez, sadece katlanır" koca bir yalan. Kıllarıma yaptıkları muameleyi anlatsam ağzınız açık kalır. Seveni var, sevmeyeni var. Bu kadar basit.

El cevap: kesmiyorum. İlerde belki sırtıma ağda veya başka bir çözüm bulurum. Göğsüme dokundurmam ama.

görselli edit yapmaya geldim

yav hala daha büyük ölçüde yalan diyorlar ben bugüne kadar kılsız erkek seviyorum diyen kız görmedim diyorum ya. ''hatta ne gerek var lan kılsız erkeğe, gay pornocusu gibi ;_;;_;'' diyenler var ya.

görseller üzerinden puanlama yabıyom, sadece kıl miktarını baz alarak kas vs değil

s-media-cache-ak0.pinimg.com 9/10

in1.ccio.co 4-5/10 az, lezzetsiz çipetpet, amatör eğlendirir ;_;

farm5.static.flickr.com hadi bu da 5-6/10 olsun

famewatcher.com 3/10 bildiğin 3

2.bp.blogspot.com 0-1/10 why so gay ;_;

s-media-cache-ak0.pinimg.com 10/10 bildiğin 10 ;_;_;

bonus: i.imgur.com

;_;

@kosun lan mevzu var istemez ;_;

Kildan hoslanan kadin da 200'de 1'dir muhtemelen.

Yapma bence..

kadının saçları güzel değil.

öyle bir hata yapma sakın

haaaarika, bayıldım. keşke benim de kıvır kıvır saçlarım olsaydı. hayal edemiyorum o yüzden konu hakkında yorum yapmıyım.

kadın güzel ama saçlar güzel değil.

kendimi çok zevksiz hissettim şu an kimse beğenmedi :d

Ben çok seviyom bu modeli. Aynısı olucaksa yaptır

bence sakın yaptırma. ya da çok tarz biri isen ve bu çılgın modeli günlük yaşama yedirebilecek süper havalı kıyafetlere sahipsen veyahut stilini kökten değiştirebilecek bir durumun varsa yaptır. eğer kendi halinde normal giyinen biri isen bonus kafanın besleme cinsi gibi görünürsün benden söylemesi.

Bence güzel.

kadında kıvırcık saçı severim ama bu kadına hiç olmamış. ayrıca kıvırcık olacaksa biraz uzun olmalı, öyle bonus kafa herkese olmaz, fotoğraftaki kadına olmadığı gibi.

ayrıca kendi fotoğrafını koyarsan (yüzünü sansürleyebilirsin) daha düzgün yorumlar gelir.

Çok hoş.

Ben kıvırcık ve dolgun saçları severim. Kadının saçları da güzel. Ama upuzun olsa daha da güzel olurdu bence. Dolayısıyla senin saçlarının da güzel olduğunu, ama kestirince güzelliğinin azalacağını düşünüyorum.

@köstebek kurabiye + 1

şahane model ama bunu kaldırabilecek bir giyim tarzın var mı? varsa hiç durma aşırı tatlı.

köstebek kurabiye +1

bu hanımefendi gibi olacaksan yaptır, hoş. yok değilsen, olmaz. gitmez. eğer yanlış hatırlamıyorsam bir soru için saç ifşası yapmıştın zamanında. doğru hatırlıyorsam, bence böyle kalsın. bu saç büyük kumar çünkü.

gerçi ben şu kadının saçını çok hoş buluyorum, kıvırcık gibi de değil ama ne bileyim kafam karıştı ksjhfsj

www.youtube.com

bence model gayet güzel, kadına da yakışmış. gündelik olarak da kullanılır.

güzel değil.

Beline kadar olan saçlarını kestiren bir kız bir süre hapse atılmalı.

ne cok isterdim boyle kivirkivir saclar. bu model de guzel, uzun kalsa da guzel, kivircik sonucta her turlu guzel :(

Hayat çok uyumak için fazla kısa.

tatildeyim. tatilde yorulup bok gibi yaşayıp tatil bitince düzene giriyorum.

Trendeyim, hala carcar konuşulan çok fena bir vagona düştüm. Bu yüzden.

ofisteyim iş yetiştiriyorum. sanırım hiç uyumayacağım önümüzdeki 24 saat daha

kedim dışardan gelecek diye bekliyorum. şerefsiz gelse de camı kapatıp yatsam. hayvanın sosyal hayatı bizden fazla

işten ayrıldım; acaip seks yapasım var. kafam cadı kazanı gibi.
keşke kimse empati yapmasa.

i0.heptarlaydi.com

ehehe

Ameliyat oldum gündüz çok uyudum şu an ayığım. Yakın zamanda hayatımdan çıkardığım insanları düşürdüm. S....n gidin ohh bee dedim :)

çünkü kafamda malazgirt meydan muharebesi var.

stres

midem ağrıyo çok. akşam 3-4 saat uyudum bi de, aptal gibiyim şu an. yatsam uyuyamam, otursam oturamıyorum. mesela 10 dakika önce televizyonu açmıştım güya... açamamışım asjhfsjl. yeni fark ettim bunu yazarken. şimdi açtım. aferin bana.

Star Wars izledim, sonrasında sözlükte entry'den entry'e, başlıktan başlığa koşarken saati 4 ettiğimi fark etmedim bile. Yarın erken kalkıp koşuya gidecektim güya, yalan oldu o da artık :/

youtu.be

abi ben çok severim ve masajım için şahane geribildirimler de aldım ama sadece kadınlara yapıyorum ya. daha doğrusu anam falan istiyo yani, yoksa kimse "bana masaj yapsana yakışıklı :))" demedi. kusura bakma, biz de ekmeğimizin peşindeyiz. umarım aradığın kişiyi bulursun.

Bir sene önce ciddi bir bağlılığim ya da bağımlılığım vardı. Buradan çok insan tanımaya, yazılanları dikkatli takibe, zirvelere katılmaya başladım. Sonrasında ardı ardına yaşadığım birtakım absurdlukler sonucu buradan uzak kalmamıştır gerektiğine karar verdim hatta hesabimi da sildim. Bir müddet ara verdim, hesabı canlandırdım. Su an hayalet kullanıcı gibiyim, rahat ediyorum.

bu sitedeki kadınlar çokzel.

Ne kadar zamandır var, ne kadar zamandır kullanıyorum hiç hatırlamıyorum. Büyük ihtimal ilk günden beri. Elimin altında olması hoşuma gidiyor ama diğer tüm web siteleri gibi olmazsa olmazlık bir durum yok (belki imdb buna istisnadır)

ciddiye alırım da artisliğine kullanan pust da çok.

since 2007

www.eksiduyuru.com

@ali
"3-4 yıldır bu sitede sürekli takılırım çok da ciddiye almam eğlenir giderim hepsi bu"

yazdığın cümleyi zaten ben söylemişim neden rakam verip beni haksız çıkarmaya çalıştın ki?

ciddiye almak konusu bayağı karışık. ben neredeyse bütün günümü burada geçiriyor, buradaki insanların çoğunu "gerçek" kabul ediyor ve buradan aldığım fikirlere falan değer veriyorum. buna karşılık normalde hiç yapmayacağım serserilik ve itlikleri, "amaan duyuru alt tarafı" diyerek yapmaktan geri kalmıyorum. ciddiye almıyorum desem, "e o yüzden mi gece gündüz buradasın?" denir haklı olarak. ciddiye alıyorum desem, normalde duyuruda çizdiğim profille pek alakam yok aslında. burayı bir çeşit iç dökme, kafa dağıtma, kendi kendine deli gibi konuşma ortamı olarak görüyorum işin açığı. neyse ne.

bağımlılık konusunda... genel olarak bir internet bağımlılığı sorunum zaten var, duyuru da bunun parçası tabii ama hep hareketli bir yer olmadığı için, bir süre uzak kalınca "aman ne olmuştur?" diye düşünmüyorum pek. eskiden karı kız kovalardım, şimdi 500 kilo olduğum için onunla da uğraşmıyorum hiç. sorum varsa soruyorum, öyle bakıyorum kim ne yazmış etmiş diye, cevap verebileceğim bir şey varsa cevap veriyorum, geçiyorum. duyuruyu severim, sayarım, hayatımın bir parçası bellerim ama öyle bağımlısı da değilim sanırım. çünkü uğraşabileceğim bir şey olduğu zaman unutuyorum hemen. herhangi bir şeyle ilgilenirken aklıma duyuru gelmiyor mesela. başka şeyler geliyor ama.

Ciddiye almıyorum ama bağımlıyım biraz, alışkanlık oldu kıramıyorum da :) Biraz öğrenci modunda takıldığım için kaytarıyorum sürekli, vakit geçiriyorum.

eliboşluktan buradayım çoğunlukla. ciddiye alma kısmı da ruh halime göre değişiyor siteye bağlı değil; bazen kimseyi almıyorum, bazen troll başlıkları bile alıyorum falan fistan. almamak daha iyi.

oldukça pragmatik bir ilişki içerisindeyim burayla, çok işime yaramışlığı vardır. adamakıllı sorulan sorulara verilen cevapları ciddiye alıyorum, gerçek hayatta aynı ortamda bile bulunamayacağım 3-5 kişi var mesela, onların cevaplarını özellikle ciddiye alıyorum, gerekirse mesaj atıp soru soruyorum bilgileniyorum. eğlence aşısından pek ciddiye alamıyorum, geyiği çok iyi değil ama bu bir sorun da değil. bu kadar faydasını gördüğüm bir ortamın içinde olmayı da seviyorum sanırım, o yüzden sözlüğü açınca buraya da kesin geliyorum. bağımlılık mı değil mi; artık işime yaramaz hale gelirse girip girmediğime bakarak karar veririm ona.

ciddiye alıyorum, ama sözlükte hakkında entry girecek kadar (çok bozuldu rererö diyecek kadar) ciddiye almıyorum. :)

çok sık giriyorum duyuruya ama bağımlı da değilim, girmek istemezsem girmem.

edit: hatta şu anda karar verdim, haftada bir iki defa filan bakacağım artık, onda da film duyurularını cevaplayacağım. polemikten uzak duracağım. etliye sütlüye karışmayacağım. görüşmek üzere.

Bilgisayarı açtığım zaman ilk girdiğim site burası reklam engelleyicileri devre dışı bıraktığım tek site de burası. Cevaplayabileceğim bir şey olursa cevaplıyorum, kimi zaman da soru soruyorum. Çok yararlı cevaplar da alıyorum. Hele bir tanesi vardı ki ağzımla kuş tutsam o bilgiye ulaşamazdım.
Bağımlı değilim.

Dallama saturasyonu arttıkca kopuyor bu saturasyon azaldıkca (nadir) siteye bağlanıyorum.

garip bi denge var :)

bi kaç sene oolmuş kullanalı ve ciddiye alıyorum. bazı dönemler her gün giriyorum bazı dönemler hiç aylarca elimi sürmyorum... değişiyor. müptelası değilim. herkes fikrini yazıyor. ciddiye alarak da almayarak da bir görüş belirtiyor. önemsendiğini hissediyorsun temelde. ne bilim aidiyet duygusu vs... bu güzel bişi.

eh iste.

Eto bitmis ya da lost cok bozdu demek istemiyorum. Artik cevabim eh iste.

en sevdiğim şarkı değil de şu an çalan şarkım:

Hayko Cepkin - Yarası Saklı

www.youtube.com

youtu.be

anja plaschg-goodbye

şu an için,

faun - egil saga

www.youtube.com

flütçü fiona rüggeberg hanım <3 <3 3

ruh halime göre değişiyor şu an için:

chet faker- no diggity

www.youtube.com

dönüp dinlediğim birden çok şarkı var şimdi paylaşacağımı "en" diye kabul etmem doğru olmaz ama aynı sırayı paylaşır, hatırladıkça sık sık dönüp dinliyorum. benim de ruh halime göre değişiyor biraz;

www.youtube.com

balık ağzı - ezginin günlüğü

Son zamanlarda bu.
Yıldız tilbe-vursalar ölemem.
m.youtube.com

Hiç kimse :(

Hanımımı tanıyorum.

hiç yok.

Hic kimseyi tanimiyorum. yine tanismak konusmak isteyen her daim mesaj atabilir.

Annemi. Anneeeee ne yemek var yarina.

hiçkimse.

mula, cizgilipijama, hjarteblod, xfestos, guitarissimo geldi aklıma ilk. başka yok sanırım. varsa da bir ya da iki kişi.

i know what u did last summer

basond :)

0

zirvelerden yüzyüze tanıdığım kişiler var. onun dışında ünide okurken bizim bölümden 4 tane yazar olduğu ortaya çıkmıştı, haliyle kendilerini de tanır, ciğerlerini bilirim.

Sevgilimi tanıyorum, onun dışında tanıdığım yok. Bi zirveye katıldım gerçi birkaç kişiyle tanışmıştık orda da :)

0 :(

seni ve eşini tanıyorum :)
onun dışında baya bir kızı tanıyorum kızlar zirvesi sağolsun.
toplamda 10-15 kişi tanıyorumdur

1
(kendisiyle ayni evde yasiyoruz)

0.
güzelliği burada bu işin

10 vardir. Ama nick vermeye gerek yok.

1

50'den fazladır sanırım ama tek tek nick veremeyeceğim tabiki :)

50 mi? maşallah mahalleden arkadaşlar sitesi olmuş neredeyse :)

4 kişi falan var galiba. ama önceden de tanıyordum.

yüzyüze
10 kişi filandır ama birkaç tanesini belki 2 senedir hiç görmüyorum buralarda
üstüne bir de zirvede gördüğüm bir 10 kişi filan var

kim olduğunu bildiğim ama hiç görüşmediğim (buna karşın mesela iş filan yaptığım) kişiler de var, kaç kişi bilmiyorum.

bir de bizim gerek bölüm (genetik) gerek sektör (çeviri) maşallah hep yazar olduğundan kim olduğunu bildiğim arkadaşlar ve meslekdaşlar var :)

17 kisi saydim simdi aklima gelen. Seni de saydim. Ama ilk anda aklima gelmeyenler de vardir. Bunlar yuzyuze konustuklarim, ayakustu sadece tanismis oldugumuz birkac kisi de vardir bunun disinda.

9kuyruklukedi

eskiden ecayip popüler bi sözlük yazarıydım, böyle insanların çokça özendiği, gereksiz saygı gösterilerine boğduğu selebritilerden. günümün üçte ikisi falan sözlükte geçiyordu. o zamanlar 25-30 kişiyle falan çay-kahve tadında samimiyetimiz vardı. sonradan baktım işin boku çıkıyor, hesabımı kapatıp uzunca bi süre uğramadım sözlüğe. sözlükçülerin ve duyuru erbabının da çoğuyla bağım koptu tabii, 3 tanesi dışında.

edit: yazmayı unuttum, o üçünden biri aziz kedi.

burda tanışıp yüzyüze görüştüğüm 1
normalde tanıdığım burda üye olan 4

normalde tanıdığım ve buraya üye olduklarını sonradan öğrendiğim 2 kişi var.

onlar benim nickimi bilmiyor...

Erkek nick'iyle giren güzel kızları tanıyorum. Nick veremem, gizli bilgi.

Avrupa ya kapagi atmis oluyolar. Ordan her yere gecersin. Tabi ne sartlarda bilinmez. Ama kendi ulkesinde savastan olmektense denizde bogulmayi bile goze aliyorlar.

iltica talebinde bulunursa sinir disi edilemez. daha dogrusu edilmemesi gerekir uluslararasi sozlesmelere gore zira suriye savas bolgesi.

Oradan her yere geçemiyorlar. Yok öyle bir dünya Eu kendi içinde mültecileri paylaştırıyor. Geçen Makedonya sınırı kapamış mesela. Hepsinin asıl amacı zengin kuzey Ülkelerine Geçmek Yunanistan yol güzergahı.

bildiğim kadarıyla oraya vardıkları zaman ülke onları kabul etmek zorunda, geri iade edemiyorlar. o yüzden de sahil güvenlik botlar karaya ulaşmadan batırıyor gelenleri.
sonuç olarak; evet, iş oraya ayak basana kadar.

%90'ı daha zengin ve gelişmiş avrupa ülkelerine geçmek istiyor. sadece suriyeli değil göçmenler, afganı pakistanlısı falan da var ama suriyeliler savaş dolayısıyla öncelikli. bodrum'dan botla geçiyorlar zaten kos'a, orada kayıtları yapılıyor beyefendilerin, legal olarak ülkede konaklama şansları oluyor sığınmacı olarak.

oraya gidenlerin çok büyük çoğunluğu, dediğim gibi, makedonya sınırına dayanıp oradan avrupa içine yardırmaya çalışıyor. daha geçen gün makedonya'da ordu müdahale etmek zorunda kaldı duruma. macaristan, sanırım sırbistan sınırınaydı, duvar örüyor. güya savaştan kaçtı mna koduklarım, hepsinin amacı almanya'ya isveç'e kapağı atıp üniversite falan okumak. biz 3 gün gezmek istesek bir anamızı istemedikleri kalıyor vize için.

ben anlamıyorum abi nasıl iş bu. bütün genç erkekler, kadınlar falan avrupa'nın derdinde. hiç savaştan kaçmış gibi davranmıyorlar da neyse bakalım, nereye varacak işin sonu.

savas suriyenin her yerinde olmuyor zaten. periyodik olarak bazi bolgelerde catisma var. bir de 4 sene oldu, artik alisti insanlar bu durumla yasamaya. haliyle "savastan kacmis gibi davranmak" asamasini gecip orta ve uzun vade planlari yapiyorlar.

Oraya ayak basmak işin başlangıcı... Esas olay hollanda, almanya veya ingiltere'ye ayak basmak.